28 Kasım 2008

Harbiye Dolayları

Divan Otel daha yeni dimdik duruyordu. Ne oldu anlamadan gördüm ki terör saldırısı geçirmiş bir halde. Tez vakitte de tamamlarlar şu mucizevi hazır beton teknolojisiyle. "Kriz sırasında hazır pek iş yokken restorasyonu aradan çıkaralım dediler" anlaşılan. Divan Otel'in sitesinde de ilgili link çalışmıyor.

Anadol hala şehirde :) Taşrada modifiyesini bile görmüşlüğüm vardır.

27 Kasım 2008

Steakhouse: Burger King Gibisi Yok

BK'deki son favorim şu Steakhouse Burger. Steakhouse, ızgara et lokantası anlamında. Şahane bir olay. Whooper yerine bir süre bununla devam etmeli (elbette kraldır kendisi, ama "papaz her zaman pilav yemez" :)

İlginç bir şekilde içindeki çıtır kaplama soğanları "Çökertme" kebabına benzettim :) Bizden fikir mi ithal ediyorlar ne. Ama acayip lezzetli.
Resmi tanıtım şöyle:
"Yepyeni bir tad yepyeni bir lezzet Burger King® Restoranları’nda sizleri bekliyor!

Zengin ürün çeşitliliği ve lezzeti ile akla ilk gelen markalardan biri olan Burger King®’in yeni ürünü Steakhouse Burger ile farklı bir lezzet dünyasının kapılarını aralamaya hazır olun.

Burger King®’in lezzetini bilen bilmeyen Steakhouse Burger’a bayılacak!

Özel hamburger ekmeği, çıtır kaplamalı soğanı ve özel steak sosu ile Steakhouse Burger doyurucu ve karşı konulmaz lezzette…Biftek tadında, farklı ve yüksek gramlı doyurucu eti ile de diğerlerinden çok farklı…

Burger King® kalitesi ve lezzetinden vazgeçmem diyorsanız, Steakhouse Burger’ı mutlaka deneyin. Pişman olmayacağınız gibi bu yeni lezzetin tutkunu olacaksınız. "


Bu arada BK-6 Pack'ı İngiltere'de yemiştim. Orada altı parçadaki et çeşitleri farklıydı. Bizde sadece dana eti kullanılmış. Çok da sarmamıştı. Whooper'a devam... Bu aralar Steak tabi.

Mc Donald's GNÇTRKCLL ile kurtuluş umudu araya dursun: Burger King gibisi yok :)

21 Kasım 2008

Tmax Çözünebilir Poşet Çay

Ülker'in iddialı reklamlarla tanıttığı poşet çayı, sırf meraktan binlerce kişi deneyecek. Bunların başında gelmemem kaçınılmazdı tabi ki :)

Tozşeker gibi birşeyi, sıcak suyla karıştırıyoruz ve mis gibi demli görünümlü çayımsı içecek elde ediyoruz. Hep "gibi" bir ifade kullandım, çünkü pek de o tad, o koku yok. Ama görünümü tutturmuşlar. Sıradışı bir yenilik olmazsa, demlik çay da bulamazsam Lipton'a devam.

Bardak başı şekerli olanı (2si 1 arada) 31,6 kalori, sade olanı 22. Elmalısı falan çıkacakmış. Oraletgillerden olacağı için daha mantıklı geldi bana.

Bu arada üzerinde yazan www.tmax.com.tr çalışmıyor. Onun yerine www.ulkertmax.com'u buldum.

20 Kasım 2008

Ebru Şallı yemek programı yapıyor

Resmen hayallerim yıkıldı.
Öğle yemeği zaplamamda Kanal 1'de rastladığım programdaki yemek yapan konuğu görünce şoke oldum.Yemek yapanın konuk değil, programın sahibi olması ise bambaşka bir dumur yaşattı. Ebru'nun Mutfağı adlı programda yıllardır ağzımız açık izlediğimiz manken Ebru Şallı, artık "o işlerden elimi eteğimi çektim, elimin hamuruyla program yapıyorum" modunda TV'deydi. Ah Ebru ah...
Tanıtımı ise şöyle: "Ebru Şallı’nın Türk ve dünya yemeklerinden seçkin ve sağlıklı örnekleri sunduğu programda Şallı, birbirinden ünlü konuklarıyla, sağlıklı beslenme, spor, çocuk bakımı ve beslenmesi, hamilelikte yapılması gerekenler, yemek kültürü vb. konular üzerine Kanal 1 izleyicilerine renkli ve keyifli bir mutfak sunuyor."

17 Kasım 2008

Avatarium - Bir Tüketici Paradoksu

Dün, İstanbul Dijital Kültür ve Sanat Vakfı’nın ev sahipliğinde, City’s Nişantaşı'nda, İngiliz sanatçı Paul Sermon tarafından gerçekleştirilen etkileşimli video yerleştirmesi "Avatarium" adlı çalışmayı sergilendiği son günde izleme fırsatı buldum. Bu konuda dünyada gerçekleştirilen bir çalışmanın ilk örneğini oluşturuyormuş.


Olay Second Life'taki sanal yaşamın, alışveriş merkezindeki gerçek yaşamla biraraya gelmesi. Paul Amca şöyle anlatıyor: "Bu, aslında daha çok Second Life ile ilgili bir olgu. Aslında paradoks, bu içinde yaşadığımız hayat ile Second Life'taki sanal yaşam arasında pek bir farkın olmayışı. Aslına bakarsanız sanal alemde yaşadıklarımızla gerçek hayatta yaşadıklarımız birbirine çok yaklaşmış bir durumda. 90'lı yılların başından beri video ve video konferans gibi yerleştirme çalışmaları yapan bir medya sanatçısı olarak gerçekte iki ayrı yerde bulunan iki kişi ya da objeyi üçüncü bir uzayda bir araya getirmeye çalışıyorum."

Ayrıntılı haber: http://turk.internet.com/haber/yazigoster.php3?yaziid=22376

Yukarıdaki videoyu bir arkadaşım, yayınlanan büyük ekranlardan birini 26 sn boyunca sabit çekmeye çalışarak cep telefonumla çekti. Bu sırada ben önce telefonun önünden geçerek kameranın önüne geçtim, ardından geri dönüp tekrar geçtim (bu iki durumda da ekranda çıktım). En sonunda telefonun yanında dönüp "Ok!" işareti yaptım. Sonra bu videoyu kendimce Jet'in Are You Gonna Be My Girl şarkısı üzerine montajladım. Eğlenceli bir çalışma oldu :)

Geleceğin Mesleği: Girişimcilik


8 Kasım'da Üniaktivite.net organizasyonuyla, Kadir Has Üniversitesi Ekonomik Kulübü desteğiyle (ki ne destek, şahane çocuklar) Bahçelievler Belediyesi'nde gerçekleşen eğitim ile ilgili daha önce yazma fırsatım olmadı. 300 civarı katılımcıyla gerçekleşen etkinlikte, herşey tıkır tıkır işledi ve sorun yaşanmadı.
Kahve arasında bir arkadaşım durduğum masaya gelip "hangi bardağın senin olduğunu tahmin etmek hiç zor değil" dedi. Farkedince fotoğrafını çektim; ama çikolatayı yiyen ben değilim :)

15 Kasım 2008

Cafe Nero, Nişantaşı

Yıllar önce ortaokula (Nişantaşı Nilüfer Hatun İlköğretim Okulu) giderken yolunu sık sık aşındırdığım pasajın hemen yanında konumlanmış Cafe Nero’ya ilk ziyaretimi dün gerçekleştirmiş oldum. Dar ön cephesi ve koridor üzerinde konumlanmış tezgahıyla selfservis hizmet veren Cafe Nero’nın arka kısmı nispeten daha ferah bir bölüme açılıyor. Ferahlık tasarımdan geliyor elbette, pencere veya bahçesi yok. Yine de içeride sigara içmeye izin verilmesi şaşırtıcı.

Fiyatlar sanırım Starbucks’ın biraz altında. Tatlılar ve sandviçler de daha bir çeşitli gibi geldi. “An Italian Coffee Company” olarak hizmet veren Cafe Nero’nun soğuk sergilenen bölümünde çok çeşitli paniniler, sandviçler, buzlu/milkshake’vari meyve suları yeralıyor. Yiyecekleri isterseniz ısıtıyorlar.

Orta boy sipariş verdiğim Cafe Mocha oldukça büyüktü. Hazırlamayı da kasiyer kızın yapması ilginç ve bekletmesi sıkıcı geldi. Herhalde yoğun saatlerde iş bölümü yapılıyordu. Ama lezzeti ve Gloria Jeans’teki gibi seramik bardaklarda servis hoşuma gitti. Mozaik pasta pek sarmadı; hatta biraz bayat olduğundan şüpheliyim.

Dekorasyon, basit, İtalyan stilinde olmasına rağmen o Starbucks, Gloria kalitesi yok. Nişantaşı, Rumeli Caddesi üzerinde insan daha fazlasını bekliyor.

Aslında Roma’da, Floransa’da hiç Cafe Nero gördüğümü hatırlamıyorum. Arkadaşım da hatırlamıyor. Oysa İngiltere’de birkaç tane gördüğüme eminim. Sanırım Almanya’da da vardı. Bu da ilginç geldi; acaba İtalyan imajını mı satıyorlar?

Bulaşığın fotoğrafı çekilir mi, diye sormayınız. Bardak ebatı anlaşılsın diyerek geç kaldığımı çaktırmamaya çalışıyorum.

Biri bana şu film karesinin hangi filme ait olduğunu hatırlatsın lütfen. Duvarı kaplıyordu kocaman, Spiderman'deki ablamız oynuyor:

Dilek Pastanesi, Taksim - Filtre Kahve

Dün bir toplantı için Dilek Pastanesi'ndeydim. Pizzaları pek hoşuma gider. Türk işidir, güzeldir. Ama filtre kahveleri olmamış. Bir de şu "french press" olayını pek seviyorum, onda da getirmemişler, iyice soğudum olaydan. Yine acıkınca koca hamburgerleri ve pizzalarıyla takılmak, yanına bildik kola almak en iyisi herhalde.
Bu arada kış bahçesi kapalı alan olmasına rağmen sigaraya izin veriyorlar, bu da eksi puan.

Gloria Jean's, Taksim - Framboaz Jöleli Tatlı

Aslında asıl adı "Framboaz Jöleli Tatlı" değil, ama şu an hatırlayamadım. Hazır cafe'lerden hızımı alamamışken ekleyeyim dedim. Hem lezzeti, hem görüntüsü harika. Fotoğrafta ben bıçakla dilimledikten sonraki halini görüyorsunuz :) Aslında birleşikken de pek güzel görünüyor. Kahveyle uyumu harika.
Başka çeşitleri de tez vakitte tadılmalı.

The House Cafe, Teşvikiye - Sakızlı Türk Kahvesi

Teşvikiye Cafe’nin hemen aşağısındaki köşeye konumlandırılmış The House Cafe pek güzel, tavsiye ederim. Kaynağının İzmirli bir Türk Kahvesi ustası olduğunu duyduğum Sakızlı Türk Kahvesi de tadılabilir. Çeşme’de Sakızlı Muhallebi, Sakızlı Dondurma falan yediyseniz, Türk Kahvesi’yle birleşince nasıl bir tad olduğunu tahmin edebilirsiniz. Nadiren değişiklik olsun diye içerim, ama yokluğunda pek arayacağımı sanmıyorum.

Cafe Crown, Etiler

Otoparkı olması avantajıyla talebi yüksek olan Etiler Cafe Crown, Ülker’in 3ü1 Aradasının adı olmaktan epey öteye geçmiş. Servis muazzam, çalışanlar oldukça nazik, ilgili. Boğazlarımdaki hafif rahatsızlıktan dolayı Jasmin Gold (Yaseminli Yeşil Çay) denedim. Dışarıda çay içerken en hoşlanmadığım durum, sallama poşet çayın servis edilmesidir. Burada oldukça özel bir demlik içinde, özel çay yaprakları bulunuyor. Bardak büyüklüğü, demliğin konulacağı tabak servisi başarılı. Çay, çok güzel. Özellikle yeşil çayı faydaları için içiyor, ama tadını beğenmiyorsanız yaseminlisini denemelisiniz.

Elma Tarçın çayı da iyi bir karışım olmuş. Ne elma, ne tarçın baskın çıkıyor. Güzel bir karışım. Servis edilişi de aynı şekilde.

Rumeli Caddesi’ndeki (Nişantaşı) Cafe Crown’dan servis, dekorasyon ve ferahlık olarak oldukça üstün. Menüler sanırım aynı. Filtre kahvelerdeki çeşitlilik de göz dolduruyor.

10 Kasım 2008

İsmet Bahçevan Sofrası, Fatih

En lezzetli yemekleri hep salaş tabir edilen, çok da hijyenik gözükmeyen yerlerde yedim. Neyseki kılı kırk yaran, hijyen tutkunlarından değilim de bu lezzetlerden mahrum kalmadım. Tabi yirmi yıl sonra bu rehavetim yol, su, elektrik, böbrek yetmezliği, damar çatlaklığı olarak dönmezse :) Mekan kardeşimin yıllardır bayıla bayıla yediği, bize de yedirdiği efsanevi "Sur Kebabı"nın da (bir ara onu da anlatırım) satıldığı Kadınlar Çarşısı'ndaki (bazı konularda çok ümitli olmamak lazım) "Damak Zevki Anlatılmaz Yaşanır" sloganlı İsmet Bahçevan Sofrası. İsmet Abimiz kasanın başında elinde kumanda maç olsun, Kurtlar Vadisi olsun keyifle zaplamakta. Anlaşmalı otoparka aracınızı bırakmanız da ücretsiz.
Bir toplantı için seçilebilecek en ilginç yerler kategorisinde zirveye oynayan bu lokantada, öncesinde yemek yediğim için sadece içli köfteyi tatma fırsatı buldum. Şahaneydi, tadı kıvamı. Yanında da kepçeyle içilen bol köpüklü bir ayran geldi ki şerbet mübarek :) Ama "süt için, süt içirin" reklamlarındaki beyaz bıyıkların köpüklü versiyonunu bırakıyorsunuz. Aşiret Kebap gibi spesyallerini de en kısa sürede tatmayı planlıyorum.

Turkcell'den Avea'ya SMS tacizi devam ediyor

Bu aralar şu numara taşınabilirliği konusuna takmış durumda gözükebilirim; ama inanın her yerden gelen bombardımanın yavan etkisi, bende sorun yok :)
Az önce Turkcell, Avea hattıma ikinci SMS'ini attı:

"Numaranızı Turkcell'e taşıyın, 6 ay boyunca 10 YTL'ye Turkcell'lilerle ayda 10 saat ücretsiz, diğer yönlere 10 Ykr'ye konuşun. Sizi en yakın bayimize bekliyoruz."

Hakikaten güzel kampanya gibi duruyor. Peki ya eski Turkcell'liler? "Haftada iki gün bedava" kampanyasıyla ağzımıza yılbaşına kadar çalınan 64 saatlik bal bunu karşılar mı? Yoksa gidip ekstra Avea hat alıp Turkcell'i öyle mi arayalım? :)

Bakalım daha neler göreceğiz...

7 Kasım 2008

Avea'dan Numara Değişme Spam Mail'leri

Gün içinde telefonla taciz kampanyası yapan Avea, çalışmalarına spam mail ile devam etti. Mailımı nereden buldular bilmiyorum; ama birkaç farklı mailıma gelmesi, spam olduğunun ispatı.

İşte gelen spam mail örneği:

Numara Taşınabilirliği 9 Kasım'da başlıyor. Bu çok özel günde Şaşkınbakkal Avea Hizmet Merkezi'nde cep telefonları, formalar, Fenerbahçe-Galatasaray maç biletleri, Müzikİndir CD'leri ve Demet Akalın, Hande Yener, Teoman, Yavuz Seçkin, Peker Açıkalın ile tanışma fırsatı seni bekliyor.

Ayrıca Taksim Beyoğlu ve Ankara Tunalı Hilmi Avea Hizmet Merkezleri'nde forma ve Müzikİndir CD'si kazanma fırsatı yakala.

9 Kasım'da hem kaliteli iletişimle ve avantajlı Avea tarifeleriyle tanışmak hem de doya doya eğlenmek için Avea Hizmet Merkezleri'ne davetlisin.

Haydi, sen de numaranla gel Avea'ya konuş doya doya!

Çekilişsiz kurasız, Avea'dan herkese hediye!

- 5 numara taşıyana 1 adet cep telefonu
- 4 numara taşıyana 1 adet Fenerbahçe ? Galatasaray maçı Fenerium Üst tribün bileti
- 3 numara taşıyana 1 adet 4 büyüklerden dilediğiniz takımın taraftar forması
- 2 numara taşıyana 1 adet Fenerbahçe ? Galatasaray maçı Migros tribün bileti
- 1 numara taşıyana 1 adet Müzikİndir CD'si

* Hediyeler stoklarla sınırlıdır. Numara Taşıma işlemi hattın sahibi veya onu temsile yetkili kişi tarafından yapılabilmektedir. Yakınlarınızla birlikte ilgili hizmet merkezlerine gelip bu promosyondan yararlanabilirsiniz.

Numara Taşınabilirliği: Avea'nın Rövanş Atağı

Turkcell'in "Gel Bana" SMS Tacizi'nden sonra Avea da direkt Turkcell numaramdan arayarak bilgi vermek istedi. "İlgilenmiyorum, teşekkürler" diyerek 5. saniyede durumdan kurtulabilir veya 5 dk kendileriyle tartışıp ikna olabilirsiniz.
Bu arada artık Vodaphone reklamlarından sonra da Numara Taşıma hadisesi duyuruları görmeye başladık. Onlar da artık oyuna dahil olduklarını belirtiyorlar. Bakalım taciz sms veya çağrıları olacak mı?

4 Kasım 2008

The Marmara Hotel, Taksim & Boğaz

Geçen hafta boyunca, bir organizasyon sebebiyle her gün The Marmara'daydım. İşin keyfi bir yana Restaurant katının (20. kat) ve toplantı salonunun manzarası da ayrı bir keyifliydi.
Restaurant katı İstiklal Caddesi'nin başından, Metro, Taksim Parkı, AKM ve aşağısında Boğaz'a kadar hakim. Ufak bir de video çektim telefon ile:



Toplantı salonu ise olağanüstü bir Boğaz manzarası sunuyor; insanın ufku açıldıkça açılası, çalıştıkça çalışası geliyor :) Ama çekmeyi unuttum :/

3 Kasım 2008

Turkcell'in "Mustafa" sponsorluğu olayından kurtulma çabası

Word Of Mouth'un gücünü bir kez daha gördüğümüz olay da "Mustafa" filmi oldu. Konu "Atatürk" olunca elbette çok dikkatli davranmak gerekiyor. Herkesin hassas olduğu bir konuda atılan her adım önemli.
Daha önce Facebook'ta "MUSTAFA BELGESELİNE SPONSOR OLMAKTAN KORKAN turkcelli KINIYORUZ" adlı bir grup davetini şu açıklamayla geri çevirmiştim:

Erdem Genç 29 Ekim, 16:16'Da
Sadece yorum yazmak için üye oldum; birazdan gruptan ayrılacağım:
"Mustafa" filmi Atatürk'ün kendisi değildir, ticari bir projedir. Bu durumda "Ulu Öndere Sponsor Olmama" gibi bir durum söz konusu değildir. Bu bakış açısı Yüce Atatürk'ü ticari çıkar amacıyla kullanmakla özdeşleştirilebilir (veyahut tam tersi). Bu sebeple tehlikelidir. Turkcell'in değerlendirmesi de ağırlıklı ticari olmuştur görüşündeyim. Filmin basın gösterimine işlerim sebebiyle katılamadım; ancak bugün izleyeceğim. Umarım layığıyla yapılmış ve ticari olarak da başarılı bir iş olur da bundan sonra benzer yapımlarda Turkcell sponsor olur.

Sonrasında işler gelişti, başka başka gruplar da açıldı ve Turkcell'in protesto edilmesi sürdü. Şirket kendini savunmak için bugünkü anasayfasını şu şekilde yaptı:

Açıklama ise şu şekilde:
"Bazı yayın organlarında Turkcell’in ‘Mustafa’ filmine sponsor olmamasıyla ilgili çıkan haberler gerçeği yansıtmamakta ve kamuoyunu yanlış yönlendirmektedir.

Ülkemizin kurtarıcısı, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün dünya tarihinin en önemli liderlerinden biri olduğunu, hem yurt içinde hem de yurt dışında tanıtacak projeler bizi heyecanlandırdığından ‘Mustafa’ filminin sponsorluk önerisini değerlendirdik.

Çalışmalarına saygı duyduğumuz proje yapımcısıyla yaptığımız ön görüşmelerde, filmin beklentimiz yönünde Atatürk’ün liderliğini, dehasını ve kahramanlığını dünyaya tanıtmaktan çok, Atatürk’ün özel hayatına odaklanan bir film olduğunu görünce projede yer almayı tercih etmedik.

Gelecekte de, Ulu Önder Atatürk’ü dünyaya tanıtacak ve tarihin en önemli liderlerinden biri olduğunu vurgulayacak projeleri desteklemekten gurur duyacağız.

Kalbi Türkiye’ye hizmet için atan Turkcell ailesi olarak ülkemiz için çalışmaya devam edeceğiz.

Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş."


Daha önce de belirtmiştim: "Mustafa" filmi Atatürk'ün kendisi değildir, ticari bir projedir. Bu durumda "Ulu Öndere Sponsor Olmama" gibi bir durum söz konusu değildir.

Bu tarz tartışmaların kamuoyuna çıkması iki tarafa da zarar verir. Aldığım duyumlara göre Turkcell'den üst düzey bir yetkili önce sponsorluk için yeşil ışık yakmış; ardından inceleyen Kurumsal İletişim departmanı yukarıdaki açıklama nezdinde bir karara varıp vazgeçmiş. Hatta önceden yapılan harcamaları da Turkcell karşılamış ve sonra Sabancı Holding'in sponsorluğuna gidilmiş. Elbette bunlar duyumdur, gerçeklik garantisi veremiyorum. Ama konuya uygun bir tutum olarak gözüküyor.

Konunun daha fazla büyüyüp uzaması da rahatsızlık vermekte.