28 Ocak 2010

"Debut" kitap Cumhuriyet, Delikasap, Yeni Şafak, Radikal, Blue Jean, One Dergi'den sonra şimdi de Rock Station'da!

Bu aralar kitabım "Debut" ile ilgili birçok mecrada haber yapılıyor, epey keyfim yerinde :)
İlk Evrensel röportajı yapılmıştı. Önceki haftalarda Radikal hem Pazar ekinde, hem kitap ekinde yer verdi. Blue Jean "Kitap Kurdu" köşesinde vardı. Ayrıca TÜYAP Kitap Fuarı sonrası Dream TV'de Güven Erkin Erkal'ın sunduğu Yüxexes programında tanıtıldı kitap.
13 Ocak'ta Yeni Şafak Kitap Eki'nin ardından 21 Ocak'ta da Cumhuriyet Kitap Eki'nde çok güzel eleştiriler yer aldı.
One Dergi'de yalnızca kitap odaklı değil de genel olarak tüm çalışmalarımla ilgili olarak "Sen Sor" köşesinin konuğuydum. Röportaj haftaya yayınlanacak ama özgeçmişi ve soruları okuyabilirsiniz. Son olarak da 26 Ocak'ta Delikasap'ta bir tanıtım yazısı yayınlandı.
Bu akşam ise Ankara'da yıllardır Hicri Bozdağ tarafından hazırlanıp sunulan radyo programı Rock Station Rock Programı'ın konuğu oluyorum. Rock Station'ın ve Hicri abinin bendeki yeri ayrıdır. Bundan 6 yıl önce yine yıllardır organize ettikleri Rock Station Festivali'nde Soul Shred ile sahne almıştım. Şimdi de kitabımla radyo programında olacağım...
Bu arada programda birkaç kitap da hediye edilecek.

Program 20:00-22:00 arası Radyo Vizyon'da.
Ankara ve çevresinden; FM 93 frekansından
Ayrıca:
http://www.radyovizyon.com.tr/
http://www.yayinonline.com/asx/radyoplayer.asp?rd=radyovizyona
http://sunucu2.radyolarburada.com:9350/listen.pls

Ada: Zombilerin Düğünü

Uzun süredir beklenen "Ada: Zombilerin Düğünü" filminin Zombieland'den sonra çıkması, ister istemez bir kıyaslama durumu yaratıyor.
Yerli malı zombi filmimizin 'korkutacağım' diye bir iddiası yok genel itibarıyle. Özel kısımlarda da korkutamıyor zaten. İlk yarıdaki bol bol gençlik muhabbetleri/geyikleri izleyip gülüyoruz (yarılma tadında değil ama, gülüyoruz işte). İkinci yarı biraz daha kısalıyor bu eğlenceli geyikler. Sıkan 'gerilmeye/korkutmaya çalışma' sahneleri var. Sonu biraz anlamsız. Anlamsız bazı sahneler uzun tutulmuş, a birçok konu es kaza açıklanmadan geçilmiş. "Hani o kadar adam, uzun zaman çalışmış, bunları gözden kaçırmış olamaz dediğiniz yerler oluyor"; vardır belki bir bildikleri, ama ben bilmiyorum :)
"Komedi/korku hadisesi nasıl yapılır"ın adeta bir dersi olan Zombieland yanında belki yerellikle sıyrılacak bir film vizyona giriyor bu hafta. Listenizdeki "must see"ler tükendiyse izlenebilir.
Bu arada isimde öncelikli olan "Ada" kelimesi "acaba başarı gelirse devam filmi de mi olacak?" şeklinde bir soru getiriyor aklıma.

25 Ocak 2010

Şakir Eczacıbaşı'nın Vefatı :(

Eczacıbaşı Holding önderliğinde kurulan İKSV'nin 1993'ten beri YK Başkanı Şakir Eczacıbaşı'na yakın hissediyormuşum kendimi; bilmiyordum. Kendisiyle çok defa çeşitli kültürel organizasyonlarda, aynı ortamda bulunmuştum.
Vakfın İstanbul ve Türkiye sanat yaşamına, şahsi olarak bunların bir çoğundan faydalanan bana ve benim gibi birçok sanatsevere katkıları çok büyük. Bu yüzden iş adamlığından veya fotoğrafçılığından veya diğer başka yeteneklerinden fazla ilgilendiriyor beni bu yönü.
Birçok konserde, sergide ilerleyen yaşına rağmen bulunan -e tamam, ara ara da sevimli sevimli uyuyan- varlığı ve konuşmalarıyla ortamı onurlandıran Şakir Bey'e bir veda etmek istedim.
Rahat uyusun...

PS: Cenazesi Salı günü Teşvikiye Camii'nden kaldırılıp Zincirlikuyu'ya defnedilecekmiş.

Ful Yaprakları

Bu sene için kaçırdınız; o yüzden ayrıntılı yazmayacağım. Gerek görselleri, gerek metinleri, gerek oyunculuklarıyla (özellikle Musa Uzunlar'ın ihtişamı herkesin hemfikir olduğu noktaydı) Devlet Tiyatroları'nın en iyi işlerinden. Daha önceki yıllarda da oynamış. Yine oynayabilir, kulakta küpe olsun.

Sevdiğim bazı replikleri:
"Ben Romeo'nun Jüliet'i tanıdığından daha fazla tanıyorum seni"
"Hoşumuza giden bedenlerin içine hayalimizdeki ruhu yerleştirip adına aşk diyoruz"
"Kadınların aşık olma nedeni: Farklısın diğerlerinden... Ayrılma nedeni: Niye herkes gibi değilsin."

Konu:
"Orada kimse yok mu?"
“Dünyada beni özleyen, sesimi duymak isteyen tek bir canlı dahi yok.” Ne yürekler yırtan bir haykırıştır bu. Yaşam hiç bir evresinde kucak açmamıştır; koca şehrin ortasında, tek kişilik hücrelerinde yaşamak zorunda bırakılanlara.
Tek yol kendilerine benzer birilerini bulmaktır. Ama 'kendilerine benzer' birileri de yoktur aslında. Çünkü o ortamda kendileri bile kendilerine benzememektedir. O halde gerçeği sanalın içinde eritmek ve de yeniden şekillendirmek gerekmektedir.
"Ful Yaprakları" sesleri çıkmadığı halde hayata haykırmaya çalışanların oyunudur.

PS: Bu hafta da, yine muhtemelen yer kalmayan ve sanırım her sene oynayan "Lüküs Hayat" var DT'de. İzlemeyen şansını deneyebilir, izleyen bir daha keyifle izleyebilir.

Paranormal Activity - !Sakın Gitmeyin!

Hemen uyarayım diye hemen yazıyorum. Vaktime yazık oldu; size olmasın :)
Blair Witch'i bir daha izleyin, "çakma"sından daha çok etkilenirsiniz. Benzer pazarlama stratejileriyle merak uyandırıyorlar, kanmamak lazım.

16 Ocak 2010

Ritmpark Otoparkta!

Geçtiğimiz hafta Antalya'da, belki de bugüne kadar yaptığımız en keyifli işlerden birini yaptık Ritmpark'la. Algida için Su Sesi Hotel, Belek'teydik. Varillerle yaptığımız kısa gösterinin çalışmaları bile çok keyifliydi. İşte o işin prova videosu yukarıda. Orijinal iş çok daha görkemli ve detaylı oldu. Onun videosunu da ulaştığımda paylaşırım.

10 Ocak 2010

formspring.me

evet..caddede çalma muhabbeti nedir? ne çalıyorsun demiştim? :)

perküsyon :) www.ritmpark.com. bugün varillerle, buzdolapları ve çöp kovalarıyla çalıştık. süper keyifliydi. perşembe Antalya Hillside Su'da yapacağız show'unu. videoları atarım

Ask me anything

formspring.me

rakı içmeyi sever misin?

az önce içtim desem? :) diş ağrısından ama. yarın ilk iş doktor; bilime ve rakıya inanmak lazım :)
çilingir sofrasının, fasıl olsun, sirtaki olsun türlü rakı ortamlarının hastasıyım

Ask me anything

9 Ocak 2010

formspring.me

evet, özellikle barkavizyonla birebir uyumlu gitmeleri efsaneydi.Sen ne çalıyorsun, senin konserlerine gelmek için ne yapmak lazım?

Zaten barkovizyon olayı Back To The Future lezzeti yaşattı :)
Dün Dahill'de Ritmpark'laydım İpek Kağıt organizasyonu için. Yarın da provamız var Stomp benzeri bir proje yapıyoruz Algida için. Haftaya Antalya Hillside Su Hotel'de çalacağız. Gelmek için ilgili organizasyonların şirket çalışanı olmak lazım :) www.ritmpark.com
Ama albüm bu seneye yetişirse herkese açık konserler olur diye umuyorum.
Bir de Karma var www.karmaloji.com
Vakti zamanında Soul Shred vardı leziz heavy metal : www.soulshred.com belki bilirsin

Ask me anything

formspring.me

bravo güzel seçimmiş albüm:) en son gittiğin konser ?

Bar konserlerini ve kendi çaldıklarımı saymazsak Küçükçiftlik parkındaki Wasp konseri. Pek leziz oldu efsaneleri canlı görmek :)

Ask me anything

formspring.me

bugünlerde en çok dinlediğin albüm?

Helloween - Unarmed. Çok eğlenceli olmuş favori parçaları Helloween'in: http://erdemnerede.blogspot.com/2009/12/helloween-unarmed-best-of-25th.html

Ask me anything

formspring.me

how many limits do dreams have?

you know it: dreams have no limits ;)

Ask me anything

formspring.me

Hangi takımlısın?

Beşiktaş. Ama sıkı bir takipçi olduğum söylenemez.

Ask me anything

8 Ocak 2010

formspring.me

Sorun bana soru sorun :) http://formspring.me/erdemgenc

formspring.me

What's your biggest phobia?

Having a phobia! :)

Ask me anything

7 Ocak 2010

Soul Kitchen - Aşka Ruhunu Kat - Fatih Akın

Benzer zamanda vizyona girmesi sebebiyle gülme level'ı Yahşi Batı ile karşılaştırılan Soul Kitchen'ın kulvar olarak sözkonusu filmle alakası yok. Sinematografik olarak çok farklı/üst bir yerde duruyor Fatih Akın'ın filmi. Oyuncularını da "Duvara Karşı" (Sibel Kekilli yok :) ve "Temmuz'da" filmlerinden biliyoruz. Bu da ısınmamızı sağlıyor, ama Türkçe tek bir sahne yok (Uğur Yücel'in olduğu bir sahnedeki "Teşekkürler" ve sokakta çalan Sezen Aksu parçası dışında). Kaliteli bir film, yer yer güldürüyor. Kalabalık bir Alman/Almancı güruh ile izlerken kendilerinin çok daha fazla güldüğünü hissettim. Alman kültürünün komedi anlayışına daha uygun sanırım :)

Özet:
Filmde, restoranında sunduğu özensiz ve ucuz yemeklerde para kazamadığı için başı derde girdiği bir dönemde, sevgilisiyle de hem duygusal hem fiziki olarak arası açılan Zinos'un (Adam Bousdoukos), "Star" bir ahçıyı (Birol Ünel) işe alarak nasıl yeni bir müşteri kitlesine kavuştuğu, son derece espirili bir dille anlatılıyor.

Filmde işlenen ana tema, gelenekselle yeniliğin ezeli zıtlaşması. Yenilik eğer iyi yönetilirse, başarılı oluyor: Almanya'nın Hamburg kentinin eski sanayi bökgesinde hangardan bozma lokanta, yeni ahçı sayesinde "hip ve trendy" bir gurme restorana dönüşüyor. Fatih Akın, önceki filmi "Duvara Karşı"da rol alan Birol Ünel'in canlandırdığı, huysuz ama yaratıcı ahçı Shayn'ı "Dünyayı değiştirmeye çalışan bir Don Kişot" olarak tanımlıyor.

Yahşi Batı - Cem Yılmaz

Yahşi Batı'nın hikayesi oldukça orijinal: Osmanlı Padişahı iki nazırını Amerikan Başkanı'na dostluk nişanesi olarak bir elması götürme görevi veriyor. Bu sayede bol bol Türk işi unsurun Amerikan kovboy dünyasında nasıl durduğunu görüp gülebiliyoruz. Sırf bu ilginçlikleri seyreylemek için bile gidilebilecekken üstüne neşeleniyoruz. Hani "gülmekten yerlere yattık vallahi" denilemez ama bir çırpıda silip atacağınız bir film de değil.

Özet:
Yahşi Batı, 1800'lü yılların sonunda'Osmanlı padişahı tarafından Amerika'ya gönderilen iki görevlinin başlarına gelen olaylar anlatılıyor.

Aziz Bey, ile Lemi Bey, 19. yüzyılın sonlarında padişahın emriyle Amerika’ya gitmek için yola çıkarlar. Yanlarına da hediye olarak verilmek üzere çok değerli bir elmas taş ve yüksek miktarda para vardır. İkili Amerika’ya varınca, gidecekleri yere ulaşmak için bir posta arabasına binerler.

Lemi Bey ile Aziz Bey bu yolculuk esnasında soyulurlar. Önce ellerinden elmas taş gider, sonra da paralarını kaptırırlar. İki Osmanlı, kaptırdıkları parayı tekrar toparlamak için ödül avcılığı yaparlar.

Gördükleri ‘Wanted’ ilanlarını kendilerine uyarlayıp, sırasıyla aranan haydutların yerine geçer ve ödül avcılığıyla para kazanmaya çalışırlar. Biri haydut olur, diğeri onu yakalar ve başlarına her defasında binbir olay gelir. Tam canlarından olacakken Aziz Bey aslında ödül avcısı olmadıklarını, Lemi Bey’in haydut olmadığını, ikisinin de Osmanlı olduğunu anlatmaya çalışır.