26 Aralık 2009

Helloween - Unarmed (Best Of 25th Anniversary (2010)

Helloween, 25. yılını kutlamak için klasik bir yolu farklı şekilde işlemiş: Bir best of albüm, ama yeniden kaydedilmiş ve yorumlanmış formlarıyla!
Birçok klasikleşmiş pop/rock vb şarkıyı farklı formlarda dinlemeye alışığız da metalde böyle şeyler nadir. Herhalde müziğin ve fanların sertliğinden çok cesaret edilmiyor. Hatta genelde cover'lar daha da sert yapılıyor. Helloween baktı yapan yok kendi eğlenmiş, dinlerken eğlendiriyor da :)
Senfoni orkestrasından farklı müzisyenlere birçok konukları var. Playlist de şöyle:

01 - Dr. Stein
02 - Future World
03 - If I Could Fly
04 - Where The Rain Grows
05 - Keepers's Trilogy
06 - Eagle Fly Free
07 - Perfect Gentleman
08 - Forever & One
09 - I Want Out
10 - Fallen To Pieces
11 - A Tale That Wasn't Right

23 Aralık 2009

Zombieland

Komedi/korku diye anılıyor; çok eğlenceli bir film. Bol bol güldürüp ani zombi fırlamalarıyla hoplatıyor. Sinemada keyifli zaman geçirip çıkmak için; 88 dk zaten.
Zombilerin ele geçirdiği bir dünyayı 4 kişilik dar bir plandan sunuyorlar. 2. 3.sünü daha geniş bir planda bekliyorum (Bence devam filmleri çekilir).

Konusu: Ruben Fleischer‘ın yönetmenliğini yaptığı Zombieland korku/komedi türünde bir yapım. Filmin başrollerini Woody Harrelson, Jesse Eisenberg, Emma Stone, Abigail Breslin, Amber Heard ve Mila Kunis paylaşıyor. Bill Murray ise konuk oyuncu olarak bir zombiyi canlandırıyor. Filmde zombi salgınıyla yaşamları kabusa dönen bir grup insanın tehlikeli yolculuğu komedi ve korku öğeleri harmanlanarak anlatılıyor.

22 Aralık 2009

Para, Zevk ve Kültür

Bir arkadaşımın paylaştığı metinle tekrar hatırladım. Güzel bir yazı ve yaşantıma oldukça uyduğunu düşünüyorum, ben de paylaşmak istedim:

"Üniversitemizde yaptığım söyleşilerde bana en çok para hakkında soru sorulur.

Herhalde iş adamı olduğum için.

Ben "paranın iki kişiliği vardır" derim.

Birincisi; para bir değiş tokuş aracıdır. Para verip yiyecek, giyecek, ev
bark, hatta sağlık satın alabilirsiniz.

İkincisi ile gelecek korkusunu yenersiniz.

"Yaşlılığımda çaresiz, muhtaç, perişan kalmam çünkü kötü günler için paramı bir kenara ayırdım" dersiniz.

Zevk almak, keyif duymak ancak kültür ile mümkündür.

Resimden zevk almak için sergiler bedava, müzik, kaset ve diskler üç otuz para.

Ayrıca konserler pahalı değil.

Tiyatrolar hamburger fiyatına.

Aşk ve sevgi zaten bedelsizdir.

Güneşin batışından, denizin hışırtısından ya da bir santraç oyunundan zevk alabiliyorsanız, kalenizle bedavaya şah çekebilirsiniz.


Bunun adı zevk ve keyiftir.

Güneşi kaç paraya batırabilirsiniz?

Denizi hışırdatmanın fiyatı nedir?

Yaşlılığınız için biriktireceğiniz kötü gün parası kadar belki ondan da önemli olan bu zevkler ve mutluluklardır.

Bunlara sahip olmak ancak kültürle mümkündür.

Ama para ötesi, yani para-üstü bir konu daha vardır. Bunu parayla satın alamazsınız.

PARA KAZANMAYA EMEK VERDİĞİNİZ KADAR KÜLTÜR EDİNMEYE DE EMEK VERİN…

İster genç olsun, ister yaşlı, yaşınızla barışık değilseniz ihtiyarsınız demektir.

Çok genç ölen yaşlılar olduğu gibi, ihtiyar doğanlar da vardır.

Yaşlılar ölüme daha yakın derler. Ama ölüm nüfus kağıdını sormuyor.

Şimdiki tutkulu projem bir ceviz ormanı yetiştirmektir. Fidanları dikmeye başladım bile. Ceviz fidanı 8 yıl sonra ağaç olup, ceviz verirmiş.

Şimdi 76 yaşındayım, yani 84 yaşımda ceviz kıracağım.

Bu kez kendi cevizlerimi…"
Ishak ALATON

Kraliçe Lear - Yıldız Kenter

Kenterler Tiyatrosu'nda Kraliçe Lear'ın galasına gitme fırsatım oldu geçtiğimiz haftalarda. "Ben Anadolu"dan sonra Yıldız Kenter'in performansının hala ne kadar üstün olduğunu görme fırsatım oldu. 81 Yaşına rağmen oyunun hakkını vermesi, herkesin zaten varolan saygısını bir kat daha arttırdı.
Oyunda kullanılan çellonun Beat It ile Michael Jackson göndermesi gibi birçok farklı tarza yer yer değinmesi de pek hoşuma gitti.
Genç oyuncumuz Sedef Şahin de umut veriyor. Görülmesi gereken bir oyun.

Ocak ayının başında da var. Kaçırmayın. Mybilet satıyor.

"Eugene Stickland ın yazdığı oyunu Yıldız Kenter sahneye koyuyor."

Tür: Tiyatro
Yöneten: Yıldız Kenter
Oynayanlar: Yıldız Kenter, Sedef Şahin
Çellist: Feride Berin Varol / Jülide Calca Eke
Dekor/Kostüm: Osman Şengezer
Işık: Cem Yılmazer
Kostüm Uygulama: Çolpan İlhan atölyesi çalışanları

Konu:
Oyun, yaşlanmak ve bunun çeşitli bedelleri, kuşak farklarından çıkan çatışmalar ve bunun getirdiği komik ve dokunaklı durumları anlatır. Ortaya temelinde kadın ve yaratıcılık olan sıcak bir dostluk öyküsü, bir aşk hikayesi çıkar.

Sanat, özellikle insanın yaratıcılığı, yaşamın getirdiği tüm kayıpların bir noktada üzerinden gelebilmesini sağlar. Bu yolculukta en yalnız hissettiğimiz anda bile insan sıcaklığını, sevgisini duyabilme gücünü bize vermesi, sanatın birleştirici gücüdür.

Yaşlı bir oyuncu olan Jane, tamamen kadın oyunculardan oluşan bir Kral Lear prodüksiyonunda Lear rolüne hazırlanmaktadır. Ona ezberde yardıma gelen Heather ise liseli bir genç kızdır. Oyunun üçüncü kişisi ise bir viyolonselcidir ya da viyolonselin kendisidir. Çalgı ve ezgiler zaman zaman eski Yunan tiyatrosunda Koronun gördüğü işlevi yüklenir ve yaşlı oyuncunun bir çeşit alter ego su olur.

Oyunda izlediğimiz süreç, yaşlılığın gençlikle büyümesi, umarsız gençliğinse bir ihtiyarla hayatı tanıyıp umudu keşfetmesidir. Jane ve Heather hayatlarında değişik kayıplar yaşamışlardır. Oyuna hazırlanırken birbirlerini tanırlar ve anılarını paylaşırlar. Sanatın yapıcı gücü ve Shakespeare in büyüleyici varlığı sayesinde, hem kendilerini hem de yepyeni dünyaları, duyguları ve yetenekleri keşfederler.

Kanadalı yazar Eugene Stickland, Kraliçe Lear ı Urban Curvz Kadın Tiyatrosu nun kurucularından Joyce Doolittle için özel olarak yazdı. Şubat 2009 da Urban Curvz de seyirciyle buluşan oyun, Türkiye de ilk defa Kent Oyuncuları tarafından Yıldız Kenter in yönetmenliğinde sahneleniyor.

20 Aralık 2009

Evrensel Gazetesi Kitap Eki Röportajım (Debut Hakkında)

Geçen ay Evrensel Gazetesi Kitap Eki'nde (TÜYAP Kitap Fuarı Özel) yayınlanan, Uğur Halil Karakullukcu tarafından yayınlanan röportajım:

"Günümüzün öykülerini topluyorum"
Erdem Genç, çocukluğundan beri edebiyat ve müzik gibi çeşitli sanat dallarına ilgi duymuş, bu dallarla ilgili çeşitli çalışmalar gerçekleştirmiş, Özellikle Türkiye'de rock ve metal müzik seven insanlar için özel bir yeri olan Metal Monster dergisini arkadaşlarıyla beraber, yaşadıkları çeşitli olumsuzluklara karşı çıkarmış, Köprüaltı ve Şebek, Dream Dergi gibi bir çok dergiye katkıda bulunmuş bir genç. Erdem Genç, bu günlerde kitap evlerinin raflarında yer alan "Debut" isimli ilk hikaye kitabı ile ergenlik döneminden bu güne kadar kaleme aldığı çeşitli öykülerini okuyucuların beğenisine sunuyor. Erdem Genç ile uzun bir zaman aralığında yazdığı öykülerinin oluşum sürecini, içeriğini ve yazı yazmanın kendisi için ne ifade ettiğini konuştuk.





İlk kitabınız olan “Debut”ta toplanan hikayeler uzun bir zaman aralığında oluşturmuş. Uzun zamandır yazdığınız hikayelerin arasından bu kitapta yer alacak öyküleri hangi kriterlere göre seçtiniz?

Sizin de dediğiniz gibi öyküler ta lise yıllarından beri yazdıklarım arasından bir seçki. İlk kitabım olması sebebiyle okuyuculara “Merhaba” dediğim bir çalışma. Farklı türlerin, farklı tarzların kullanıldığı öyküleri seçmeye özen gösterdim. Uğur getirsin diye de bunları 13 taneyle sınırladım.

Birbirinden çok farklı temalar içeren öyküleri bir grubun albümünü oluşturması gibi seçtim. Örneğin ilk öykü “Hiç” oldukça kısa ve sarsıcı bir intro tadında. Kasetin –gerçi artık kaset de kalmadı ama- B yüzü ise “Sus” adındaki intro’yla başlıyor ve “21” adındaki outro’yla bitiyor aslında. “Yeni Başlayanlar İçin Rock Ortamları” ise bir bonus parça.



Öykü yazmaya ne zaman başladınız?

-Bilmiyorum, belki de yazı yazmaya başladığımda! İlkokulda çıkardığımız çevre gazetesinin editörü bendim. Ortaokulda sınıf gazetemizin 8-D Postasının da editörü bendim ve yazılarımla birlikte öykülerim de çıkardı bazen. Lisede de Metal Monster serüveni başlayınca daha sınır tanımayan yazılar yazabiliyordum. Kitaptaki öyküler de bu ‘sınır tanımayan’ yıllardan başlıyor.



Öykülerinizde, İstanbul’da yaşayan bir gencin kendi hayatına dair birçok benzerlikler bulabileceğini görüyoruz. Sizin de içinde yaşadığınız bir ortamı yazıya dökmenin avantajlarına ve zorluklarına kısaca değinir misiniz?

Tüm kitabın arka planı İstanbul. Bu yüzden kapağı da İstanbul’un en önemli simgelerinden Taksim Meydanı’nda çektiğim bir çiftin fotoğrafı. Dünya’da birçok şehir gördüm ama İstanbul’a rakip bulamadım. Benzersiz ve olağanüstü bir şehir. Elbette ömrümü geçirdiğim bu şehir beni etkiliyor ve bana ilham veriyor. Her köşesinden, binlerce yıllık geçmişinden öyküler fışkırıyor zaten. Ben şimdilik günümüzdekileri topluyorum.





Bazı öykülerinizde şiddet dolu olayları yazıya dökmüşsünüz. Öykülerinizde şiddet motifinin kullanılmasının sebeplerini açıklayabilir misiniz?

Aslında bu ruhsal bir tatmin diyebiliriz. Özellikle lise yıllarında yazılmış olanlarda, o zamanki ergenlik isyanlarımı yazarak dindirmiştim. Hala ilginç bulduğum için kitapta da yer verdim. Kitabın sonunda şu paragraf çok güzel açıklıyor sanırım: “Düşlerin sınırı yoktur. Kalemimin yani klavyemin de. Düşlerimi dökerim ortaya, kan dökmeden işlediğim cinayetler gibi veya sevişmeden içtiğim sigaralar…”



İlk öykü kitabını yayınlayan bir yazar olarak, sizin eserlerinizi oluşturmanıza yardım eden kaynaklara, edebiyatta hangi isimlerden ve tarzlardan etkilendiğinize dair örnekler verir misiniz?

Klasikler dışında bol bol fantastik kurgu ve korku romanları, öyküleri okuyorum. Bana yeni ve sıra dışı dünyalar gösteren eserler ilgimi çekiyor. Günümüz yazarlarını seviyorum; hatta bu yüzden bazı arkadaşlarım bana “best-seller okuyucusu” diyor. Evet, başarılılarsa neden okumayayım?

Yazın dışında sinema, müzik, tiyatro, fotoğraf, modern sanat gibi sanatın farklı dallarında da keyifle takip ettiğim çalışmalar var. Bunların da katkıları büyük.



Kitabınızda sayfa numaraları sondan başa doğru. Bunun sebebi nedir?

-Baskı hatası… Şaka şaka. Başınıza geliyordur: Bir kitaba başlıyorsunuz, kurguyu seviyorsunuz devam ediyorsunuz, bir yerlere geliyor tıkanıyor, hatta itiraf etmek gerekiyor ki zorlanarak okuyorsunuz. Ben bu durumda da sonuna kadar okuyanlardanım. Böyle zamanlarda ara ara kitabın kaç sayfa olduğuna bakar, kaldığım sayfadan çıkararak kaç sayfa kaldığını anlamaya çalışarak kendimi teselli ederim. Bu zorluk yaşanmasın diye sayfa numaraları tersten sıralandı. Böylece her zaman geriye ne kadar kaldığını biliyorsunuz. Bu arada öykü sırası ile öyküler arasında bazı numerik şifreler var. Bunları bulmak da okuyucuya kalsın.



"Debut”ta yer alan öykülerinizin, bir çok öykünün arasından seçildiğini biliyoruz. Acaba bu kitapta yer almayan diğer öykülerinizi de de yayınlamayı düşünüyor musunuz?

-Hem diğer öyküleri, hem de yeni yazdıklarımı elbette yayınlamak isterim. Bazıları çeşitli dergilerde veya internette yayınlandı bile. Ancak kitaba alırken mutlaka ya güncelleyeceğim ya da yeni çalışmalar ekleyeceğim. Çünkü kitap, dergi veya internet gibi ömrü –en azından fikren- sınırlı bir mecra değil ve çok daha titiz olmak gerekiyor.

Ayrıca rock müzik üzerine bir roman ve perküsyon üzerine araştırma çalışmamı sürdürüyorum. Umarım bunları da önümüzdeki günlerde okuyuculara ulaştırma imkanım olur.



Aynı zamanda siz Dream Dergi'de ve Alternatif Süreç gazetesinde köşe yazmış bir insansınız. Acaba dergici yönününüzüz, öykülerinizi yazarken ne gibi katkıları oldu?

Bu ikisi dışında asıl “dergici” sıfatını hak etmek için 1999-2004 yılları arasında önce fanzin olarak başlattığım sonra dergiye dönüşen Metal Monster’ı hatırlamak gerekir. Kapak tasarımından dizgisine, baskısından editöryal işlerine kadar her şeyini yapmaktaydım. 1999’daki satanist olaylar yüzünden çekilen sıkıntılar, sonrasında yasal izinler alınması gerektiğini bilmeden dergi çıkardığım için açılan davalar gibi başka deneyimleri de oldu. Dergiden size dinlemeniz için verilen albümler, gitmeniz gereken konserler-film gösterimleri aslında evde oturduğunuzda dinlemeyeceğiniz kadar albüm, izlemeyeceğiz kadar film izlemenizi sağlıyor. Kritiğini yapmanız için gönderilen kitapları okumadan yazamıyorsunuz. Ayrıca yaptığınız röportajlarla yeni insanlarla tanışıyorsunuz ve başkaları için ulaşılmaz gelen kişiler belki de arkadaşınız oluyor. Tüm bunlar deneyimlerinizi zenginleştiriyor ve ister istemez yaratıcılığınızı etkileyen öğeler oluyor.



Bu öykü kitabının yayınlanmasının ardından gerek yakın çevrenizden, gerekse de sizi sadece yazılarınızdan tanıyan insanlardan kitabınızla ilgili ne gibi tepkiler aldınız?

Belki sadece arkadaşlarım oldukları için hep övgüler, takdirler aldım. Dışarıdan da güzel tepkiler geliyor. Bir de şu durum var: 20’li yaşlarda bir insansanız 20’li yaşlardaki başka bir insana “bayılıyorum sana, hastayım” gibi aşırı tepkiler vermezsiniz. Belki biraz da bu yüzden yaşlı hatta ölmüş ustalara saygı gösteriyoruz. Ama neyse ki kitabın hedef kitlesi liseliler ve üniversiteliler. Liselilerden bu tarz aşırı tepkiler almak hem gururlandırıcı, hem de eğlenceli oluyor. Kitapta tüm iletişim bilgilerim ve sosyal medya adreslerim mevcut. Bu yüzden bana rahatlıkla herkes ulaşabiliyor.

Vavien

Öyle çokça görmediğimiz iyi işlerden, Vavien. "Avrupa Yakası"sı seven, "Burhan"a pek gülen biri olarak Erol Günaydın'ı epey özlemiştim. Filmde nadiren yapılan espriler dışında da, Burhan'a benzer mimikler yüzünden güldüm. Settar Tanrıöğen'in oynadığı karaktere işlenen detaylar da pek hoşuma gitti.
Filmin senaryosu, kurgusu, bağları sağlam. Billur Kaya'nın oyunculuğuna diyecek yok. Yönetmenler de Taylan Biraderler. Ara ara uzun sıkıcı sahneler olsa da son zamanlarda izlediğim en iyi Türk filmi.
Bu arada ikiliden kaynaklı olarak komedidir yargısıyla gitmeyiniz. İyi bir film izlemek için gidiniz.

9 Aralık 2009

Cafê Bohemê'den Üniaktivite Üyelerine %20 İndirim

Ben sürekli gidiyorum. İşletmecisi de eski bir Üniaktiviteli olduğu için sağolsun sürekli ilgi gösteriyor :) En son indirim kararından sonra tadından yenmez olmuş. Wireless da var, gidip uzun süre takılınabilir. Rıfat Ilgaz'ın eski evi olması ve o döneme ait harika dekorasyonu da Taksim'deki favori mekanlarım arasına girmesini garantiliyor.

Haber şöyle:
http://www.uniaktivite.net/haberler/11250/uniaktivite_uyelerine_caf_boheme_den_20_indirim_

8 Aralık 2009

Businews Röportajım

En Aktif Kulüp Yarışması hakkında Businews'in benimle yaptığı röportaj için tıklayınız efendim: http://businews.eu/icerik.aspx?ID=198&ReturnUrl=icerikler.aspx%3fKID%3d4

Üniaktivite'den "En Aktif Kulüp Yarışması"
Üniaktivite'nin organize ettiği ve tüm üniversite öğrenci kulüplerinin katılımına açık olan "En Aktif Kulüp Yarışması"nı Üniaktivite Proje Koordinatörü Erdem Genç ile konuştuk.


1.En aktif kulüp yarışmasının amacı nedir?

Yarışmanın en temel aracı kulüpler arasında iletişimlerini güçlendirerek bir rekabet yaratarak daha kaliteli işler çıkarmalarını sağlamak. Böylece hem birbirlerinin yaptığı işleri takip ediyorlar, hem de daha üstün çalışmalar yapmaya uğraşıyorlar. En başarılıları ödüllendirmek de Üniaktivite’ye düşüyor.

2.Yarışma süreci nasıl gerçekleşiyor? Adım adım anlatabilir misiniz?

Kulüpler öğretim yılı başından itibaren Üniaktivite’nin yarışma sayfasından katılım formunu doldurarak başvuruyorlar. Bu başvurular yılsonuna kadar kabul ediliyor. Ardından zorlu süreç başlıyor: Yıl boyu yapılan tüm aktivitelerin sisteme girilmesi ve raporlanması gerekiyor. Bu aktiviteler Üniaktivite üyeleri ve jüri tarafından değerlendirilerek Haziran ayındaki törende en aktif kulüplere ödül olarak geri dönüyor.

Bu seneki törende siz de vardınız, gördünüz: Yarışma artık üçüncü yılında ve muazzam bir kabul görmüş durumda. Türkiye’nin dört bir yanından finalist kulüp temsilcileri törene geldiler ve heyecanla ödüllerin dağıtılmasını beklediler. Kazananların heyecanı görülmeye değerdi.

3.Yarışma kategorilerinden bahsedebilir misiniz?

Kategorilerimiz “Bilim ve Teknoloji”, “İş ve Kariyer”, “Spor”, “Sanat”, “Düşünce ve Genel Kültür” ve “Sosyal Sorumluluk” olarak sıralanıyor. Her kategoride 10’ar finalist belirleniyor ve ilk üç kulübü ödüllendiriyoruz.

Bunun dışında aktivite bazında da “En Yaratıcı”, “En İyi Uluslar arası”, “En Sportif”, “En Girişimci” ve “En Sıradışı” aktiviteleri seçip ödüllendiriyoruz.

4.Bu yarışmaya katılım koşulları nedir?

Bir üniversiteye bağlı resmi bir kulüp ya da topluluk olarak yarışmaya başvurmak ve yaptığınız çalışmaları sisteme girmek yeterli. Ayrıca bu sayede Üniaktivite’deki özel kulüp sayfanızda kulübünüzün arşivini tutmuş ve diğer üniversite öğrencilerine de ücretsiz reklam yapmış oluyorsunuz.

5.Sponsorlarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?

Geçtiğimiz dönem Mynet ana sponsorumuzdu. Ayrıca Nisan’dan beri yaptığımız kulüp buluşmalarının da sponsorluğunu yaparak üniversitelilerle sürekli buluşmalarımızı da daha rahat gerçekleştirmemizi sağladılar. Finansbank, Bilişim Eğitim Merkezi, Global Vizyon, Coproline, Hobby Kozmetik ve Likya kategori sponsorlarımızdandı. Birçok yeni mezun arkadaşımızı yarışma sonrası kapmış diye dedikodular dolaşıyor ortalıkta.

Medya sponsorlarımızın baş tacı Businews’in yanı sıra Habertürk, Sabah İşte İnsan, Kurumsalhaberler.com, Radyo Odtü, Genç Gelişim, Haber.gen.tr ve Aktifgelisim.com’u da sayalım burada.

6.Öğrenciler için bu yarışmanın önemi nedir? Öğrencilerden aldığınız tepkiler nasıl?

Üniaktivite, geçirdiğimiz onca yılın ardından, artık kulüpler üstü bir kulüp konumunda Türkiye’de. Bu yüzden buradan kulüplerin aldıkları ödüller çok önemseniyor. Geçtiğimiz yıllarda derecelerini dev brandalar yaptırıp kulüp tanıtım günlerinde okullarına asanlar oldu; bu sene de olacaktır. Ayrıca yarışma derecelerinin büyük bir haber değeri var. Tüm kulüpler –finalistler dahil- bu haklı başarılarının takdirinin tadını sonuna kadar çıkarıyorlar.



7. Gelecek dönemde yarışma ile ilgili hedefleriniz neler peki?

Bu yıl geçtiğimiz yıla göre en az %50 daha fazla katılım bekliyoruz. Daha çok kulüp ile daha çok üniversiteliye ulaşacağız. Yaz döneminde olmamıza rağmen şimdiden kayıtlar oldukça yoğun ve bu ilgi bizi önümüzdeki yıl için heyecanlandırıyor.

Geçen sene salon imkanlarımız sınırlı olduğu için gelen tüm kulüp temsilcilerini salonumuza alamadık. Bu sene çok daha büyük bir salonda, tüm üyeleri alabilecek kadar geniş bir salonda, şenlik şeklinde gerçekleşecek bir tören yapmak istiyoruz.

http://www.uniaktivite.net/yarisma
Nilgün Şirvanlı