26 Aralık 2009

Helloween - Unarmed (Best Of 25th Anniversary (2010)

Helloween, 25. yılını kutlamak için klasik bir yolu farklı şekilde işlemiş: Bir best of albüm, ama yeniden kaydedilmiş ve yorumlanmış formlarıyla!
Birçok klasikleşmiş pop/rock vb şarkıyı farklı formlarda dinlemeye alışığız da metalde böyle şeyler nadir. Herhalde müziğin ve fanların sertliğinden çok cesaret edilmiyor. Hatta genelde cover'lar daha da sert yapılıyor. Helloween baktı yapan yok kendi eğlenmiş, dinlerken eğlendiriyor da :)
Senfoni orkestrasından farklı müzisyenlere birçok konukları var. Playlist de şöyle:

01 - Dr. Stein
02 - Future World
03 - If I Could Fly
04 - Where The Rain Grows
05 - Keepers's Trilogy
06 - Eagle Fly Free
07 - Perfect Gentleman
08 - Forever & One
09 - I Want Out
10 - Fallen To Pieces
11 - A Tale That Wasn't Right

23 Aralık 2009

Zombieland

Komedi/korku diye anılıyor; çok eğlenceli bir film. Bol bol güldürüp ani zombi fırlamalarıyla hoplatıyor. Sinemada keyifli zaman geçirip çıkmak için; 88 dk zaten.
Zombilerin ele geçirdiği bir dünyayı 4 kişilik dar bir plandan sunuyorlar. 2. 3.sünü daha geniş bir planda bekliyorum (Bence devam filmleri çekilir).

Konusu: Ruben Fleischer‘ın yönetmenliğini yaptığı Zombieland korku/komedi türünde bir yapım. Filmin başrollerini Woody Harrelson, Jesse Eisenberg, Emma Stone, Abigail Breslin, Amber Heard ve Mila Kunis paylaşıyor. Bill Murray ise konuk oyuncu olarak bir zombiyi canlandırıyor. Filmde zombi salgınıyla yaşamları kabusa dönen bir grup insanın tehlikeli yolculuğu komedi ve korku öğeleri harmanlanarak anlatılıyor.

22 Aralık 2009

Para, Zevk ve Kültür

Bir arkadaşımın paylaştığı metinle tekrar hatırladım. Güzel bir yazı ve yaşantıma oldukça uyduğunu düşünüyorum, ben de paylaşmak istedim:

"Üniversitemizde yaptığım söyleşilerde bana en çok para hakkında soru sorulur.

Herhalde iş adamı olduğum için.

Ben "paranın iki kişiliği vardır" derim.

Birincisi; para bir değiş tokuş aracıdır. Para verip yiyecek, giyecek, ev
bark, hatta sağlık satın alabilirsiniz.

İkincisi ile gelecek korkusunu yenersiniz.

"Yaşlılığımda çaresiz, muhtaç, perişan kalmam çünkü kötü günler için paramı bir kenara ayırdım" dersiniz.

Zevk almak, keyif duymak ancak kültür ile mümkündür.

Resimden zevk almak için sergiler bedava, müzik, kaset ve diskler üç otuz para.

Ayrıca konserler pahalı değil.

Tiyatrolar hamburger fiyatına.

Aşk ve sevgi zaten bedelsizdir.

Güneşin batışından, denizin hışırtısından ya da bir santraç oyunundan zevk alabiliyorsanız, kalenizle bedavaya şah çekebilirsiniz.


Bunun adı zevk ve keyiftir.

Güneşi kaç paraya batırabilirsiniz?

Denizi hışırdatmanın fiyatı nedir?

Yaşlılığınız için biriktireceğiniz kötü gün parası kadar belki ondan da önemli olan bu zevkler ve mutluluklardır.

Bunlara sahip olmak ancak kültürle mümkündür.

Ama para ötesi, yani para-üstü bir konu daha vardır. Bunu parayla satın alamazsınız.

PARA KAZANMAYA EMEK VERDİĞİNİZ KADAR KÜLTÜR EDİNMEYE DE EMEK VERİN…

İster genç olsun, ister yaşlı, yaşınızla barışık değilseniz ihtiyarsınız demektir.

Çok genç ölen yaşlılar olduğu gibi, ihtiyar doğanlar da vardır.

Yaşlılar ölüme daha yakın derler. Ama ölüm nüfus kağıdını sormuyor.

Şimdiki tutkulu projem bir ceviz ormanı yetiştirmektir. Fidanları dikmeye başladım bile. Ceviz fidanı 8 yıl sonra ağaç olup, ceviz verirmiş.

Şimdi 76 yaşındayım, yani 84 yaşımda ceviz kıracağım.

Bu kez kendi cevizlerimi…"
Ishak ALATON

Kraliçe Lear - Yıldız Kenter

Kenterler Tiyatrosu'nda Kraliçe Lear'ın galasına gitme fırsatım oldu geçtiğimiz haftalarda. "Ben Anadolu"dan sonra Yıldız Kenter'in performansının hala ne kadar üstün olduğunu görme fırsatım oldu. 81 Yaşına rağmen oyunun hakkını vermesi, herkesin zaten varolan saygısını bir kat daha arttırdı.
Oyunda kullanılan çellonun Beat It ile Michael Jackson göndermesi gibi birçok farklı tarza yer yer değinmesi de pek hoşuma gitti.
Genç oyuncumuz Sedef Şahin de umut veriyor. Görülmesi gereken bir oyun.

Ocak ayının başında da var. Kaçırmayın. Mybilet satıyor.

"Eugene Stickland ın yazdığı oyunu Yıldız Kenter sahneye koyuyor."

Tür: Tiyatro
Yöneten: Yıldız Kenter
Oynayanlar: Yıldız Kenter, Sedef Şahin
Çellist: Feride Berin Varol / Jülide Calca Eke
Dekor/Kostüm: Osman Şengezer
Işık: Cem Yılmazer
Kostüm Uygulama: Çolpan İlhan atölyesi çalışanları

Konu:
Oyun, yaşlanmak ve bunun çeşitli bedelleri, kuşak farklarından çıkan çatışmalar ve bunun getirdiği komik ve dokunaklı durumları anlatır. Ortaya temelinde kadın ve yaratıcılık olan sıcak bir dostluk öyküsü, bir aşk hikayesi çıkar.

Sanat, özellikle insanın yaratıcılığı, yaşamın getirdiği tüm kayıpların bir noktada üzerinden gelebilmesini sağlar. Bu yolculukta en yalnız hissettiğimiz anda bile insan sıcaklığını, sevgisini duyabilme gücünü bize vermesi, sanatın birleştirici gücüdür.

Yaşlı bir oyuncu olan Jane, tamamen kadın oyunculardan oluşan bir Kral Lear prodüksiyonunda Lear rolüne hazırlanmaktadır. Ona ezberde yardıma gelen Heather ise liseli bir genç kızdır. Oyunun üçüncü kişisi ise bir viyolonselcidir ya da viyolonselin kendisidir. Çalgı ve ezgiler zaman zaman eski Yunan tiyatrosunda Koronun gördüğü işlevi yüklenir ve yaşlı oyuncunun bir çeşit alter ego su olur.

Oyunda izlediğimiz süreç, yaşlılığın gençlikle büyümesi, umarsız gençliğinse bir ihtiyarla hayatı tanıyıp umudu keşfetmesidir. Jane ve Heather hayatlarında değişik kayıplar yaşamışlardır. Oyuna hazırlanırken birbirlerini tanırlar ve anılarını paylaşırlar. Sanatın yapıcı gücü ve Shakespeare in büyüleyici varlığı sayesinde, hem kendilerini hem de yepyeni dünyaları, duyguları ve yetenekleri keşfederler.

Kanadalı yazar Eugene Stickland, Kraliçe Lear ı Urban Curvz Kadın Tiyatrosu nun kurucularından Joyce Doolittle için özel olarak yazdı. Şubat 2009 da Urban Curvz de seyirciyle buluşan oyun, Türkiye de ilk defa Kent Oyuncuları tarafından Yıldız Kenter in yönetmenliğinde sahneleniyor.

20 Aralık 2009

Evrensel Gazetesi Kitap Eki Röportajım (Debut Hakkında)

Geçen ay Evrensel Gazetesi Kitap Eki'nde (TÜYAP Kitap Fuarı Özel) yayınlanan, Uğur Halil Karakullukcu tarafından yayınlanan röportajım:

"Günümüzün öykülerini topluyorum"
Erdem Genç, çocukluğundan beri edebiyat ve müzik gibi çeşitli sanat dallarına ilgi duymuş, bu dallarla ilgili çeşitli çalışmalar gerçekleştirmiş, Özellikle Türkiye'de rock ve metal müzik seven insanlar için özel bir yeri olan Metal Monster dergisini arkadaşlarıyla beraber, yaşadıkları çeşitli olumsuzluklara karşı çıkarmış, Köprüaltı ve Şebek, Dream Dergi gibi bir çok dergiye katkıda bulunmuş bir genç. Erdem Genç, bu günlerde kitap evlerinin raflarında yer alan "Debut" isimli ilk hikaye kitabı ile ergenlik döneminden bu güne kadar kaleme aldığı çeşitli öykülerini okuyucuların beğenisine sunuyor. Erdem Genç ile uzun bir zaman aralığında yazdığı öykülerinin oluşum sürecini, içeriğini ve yazı yazmanın kendisi için ne ifade ettiğini konuştuk.





İlk kitabınız olan “Debut”ta toplanan hikayeler uzun bir zaman aralığında oluşturmuş. Uzun zamandır yazdığınız hikayelerin arasından bu kitapta yer alacak öyküleri hangi kriterlere göre seçtiniz?

Sizin de dediğiniz gibi öyküler ta lise yıllarından beri yazdıklarım arasından bir seçki. İlk kitabım olması sebebiyle okuyuculara “Merhaba” dediğim bir çalışma. Farklı türlerin, farklı tarzların kullanıldığı öyküleri seçmeye özen gösterdim. Uğur getirsin diye de bunları 13 taneyle sınırladım.

Birbirinden çok farklı temalar içeren öyküleri bir grubun albümünü oluşturması gibi seçtim. Örneğin ilk öykü “Hiç” oldukça kısa ve sarsıcı bir intro tadında. Kasetin –gerçi artık kaset de kalmadı ama- B yüzü ise “Sus” adındaki intro’yla başlıyor ve “21” adındaki outro’yla bitiyor aslında. “Yeni Başlayanlar İçin Rock Ortamları” ise bir bonus parça.



Öykü yazmaya ne zaman başladınız?

-Bilmiyorum, belki de yazı yazmaya başladığımda! İlkokulda çıkardığımız çevre gazetesinin editörü bendim. Ortaokulda sınıf gazetemizin 8-D Postasının da editörü bendim ve yazılarımla birlikte öykülerim de çıkardı bazen. Lisede de Metal Monster serüveni başlayınca daha sınır tanımayan yazılar yazabiliyordum. Kitaptaki öyküler de bu ‘sınır tanımayan’ yıllardan başlıyor.



Öykülerinizde, İstanbul’da yaşayan bir gencin kendi hayatına dair birçok benzerlikler bulabileceğini görüyoruz. Sizin de içinde yaşadığınız bir ortamı yazıya dökmenin avantajlarına ve zorluklarına kısaca değinir misiniz?

Tüm kitabın arka planı İstanbul. Bu yüzden kapağı da İstanbul’un en önemli simgelerinden Taksim Meydanı’nda çektiğim bir çiftin fotoğrafı. Dünya’da birçok şehir gördüm ama İstanbul’a rakip bulamadım. Benzersiz ve olağanüstü bir şehir. Elbette ömrümü geçirdiğim bu şehir beni etkiliyor ve bana ilham veriyor. Her köşesinden, binlerce yıllık geçmişinden öyküler fışkırıyor zaten. Ben şimdilik günümüzdekileri topluyorum.





Bazı öykülerinizde şiddet dolu olayları yazıya dökmüşsünüz. Öykülerinizde şiddet motifinin kullanılmasının sebeplerini açıklayabilir misiniz?

Aslında bu ruhsal bir tatmin diyebiliriz. Özellikle lise yıllarında yazılmış olanlarda, o zamanki ergenlik isyanlarımı yazarak dindirmiştim. Hala ilginç bulduğum için kitapta da yer verdim. Kitabın sonunda şu paragraf çok güzel açıklıyor sanırım: “Düşlerin sınırı yoktur. Kalemimin yani klavyemin de. Düşlerimi dökerim ortaya, kan dökmeden işlediğim cinayetler gibi veya sevişmeden içtiğim sigaralar…”



İlk öykü kitabını yayınlayan bir yazar olarak, sizin eserlerinizi oluşturmanıza yardım eden kaynaklara, edebiyatta hangi isimlerden ve tarzlardan etkilendiğinize dair örnekler verir misiniz?

Klasikler dışında bol bol fantastik kurgu ve korku romanları, öyküleri okuyorum. Bana yeni ve sıra dışı dünyalar gösteren eserler ilgimi çekiyor. Günümüz yazarlarını seviyorum; hatta bu yüzden bazı arkadaşlarım bana “best-seller okuyucusu” diyor. Evet, başarılılarsa neden okumayayım?

Yazın dışında sinema, müzik, tiyatro, fotoğraf, modern sanat gibi sanatın farklı dallarında da keyifle takip ettiğim çalışmalar var. Bunların da katkıları büyük.



Kitabınızda sayfa numaraları sondan başa doğru. Bunun sebebi nedir?

-Baskı hatası… Şaka şaka. Başınıza geliyordur: Bir kitaba başlıyorsunuz, kurguyu seviyorsunuz devam ediyorsunuz, bir yerlere geliyor tıkanıyor, hatta itiraf etmek gerekiyor ki zorlanarak okuyorsunuz. Ben bu durumda da sonuna kadar okuyanlardanım. Böyle zamanlarda ara ara kitabın kaç sayfa olduğuna bakar, kaldığım sayfadan çıkararak kaç sayfa kaldığını anlamaya çalışarak kendimi teselli ederim. Bu zorluk yaşanmasın diye sayfa numaraları tersten sıralandı. Böylece her zaman geriye ne kadar kaldığını biliyorsunuz. Bu arada öykü sırası ile öyküler arasında bazı numerik şifreler var. Bunları bulmak da okuyucuya kalsın.



"Debut”ta yer alan öykülerinizin, bir çok öykünün arasından seçildiğini biliyoruz. Acaba bu kitapta yer almayan diğer öykülerinizi de de yayınlamayı düşünüyor musunuz?

-Hem diğer öyküleri, hem de yeni yazdıklarımı elbette yayınlamak isterim. Bazıları çeşitli dergilerde veya internette yayınlandı bile. Ancak kitaba alırken mutlaka ya güncelleyeceğim ya da yeni çalışmalar ekleyeceğim. Çünkü kitap, dergi veya internet gibi ömrü –en azından fikren- sınırlı bir mecra değil ve çok daha titiz olmak gerekiyor.

Ayrıca rock müzik üzerine bir roman ve perküsyon üzerine araştırma çalışmamı sürdürüyorum. Umarım bunları da önümüzdeki günlerde okuyuculara ulaştırma imkanım olur.



Aynı zamanda siz Dream Dergi'de ve Alternatif Süreç gazetesinde köşe yazmış bir insansınız. Acaba dergici yönününüzüz, öykülerinizi yazarken ne gibi katkıları oldu?

Bu ikisi dışında asıl “dergici” sıfatını hak etmek için 1999-2004 yılları arasında önce fanzin olarak başlattığım sonra dergiye dönüşen Metal Monster’ı hatırlamak gerekir. Kapak tasarımından dizgisine, baskısından editöryal işlerine kadar her şeyini yapmaktaydım. 1999’daki satanist olaylar yüzünden çekilen sıkıntılar, sonrasında yasal izinler alınması gerektiğini bilmeden dergi çıkardığım için açılan davalar gibi başka deneyimleri de oldu. Dergiden size dinlemeniz için verilen albümler, gitmeniz gereken konserler-film gösterimleri aslında evde oturduğunuzda dinlemeyeceğiniz kadar albüm, izlemeyeceğiz kadar film izlemenizi sağlıyor. Kritiğini yapmanız için gönderilen kitapları okumadan yazamıyorsunuz. Ayrıca yaptığınız röportajlarla yeni insanlarla tanışıyorsunuz ve başkaları için ulaşılmaz gelen kişiler belki de arkadaşınız oluyor. Tüm bunlar deneyimlerinizi zenginleştiriyor ve ister istemez yaratıcılığınızı etkileyen öğeler oluyor.



Bu öykü kitabının yayınlanmasının ardından gerek yakın çevrenizden, gerekse de sizi sadece yazılarınızdan tanıyan insanlardan kitabınızla ilgili ne gibi tepkiler aldınız?

Belki sadece arkadaşlarım oldukları için hep övgüler, takdirler aldım. Dışarıdan da güzel tepkiler geliyor. Bir de şu durum var: 20’li yaşlarda bir insansanız 20’li yaşlardaki başka bir insana “bayılıyorum sana, hastayım” gibi aşırı tepkiler vermezsiniz. Belki biraz da bu yüzden yaşlı hatta ölmüş ustalara saygı gösteriyoruz. Ama neyse ki kitabın hedef kitlesi liseliler ve üniversiteliler. Liselilerden bu tarz aşırı tepkiler almak hem gururlandırıcı, hem de eğlenceli oluyor. Kitapta tüm iletişim bilgilerim ve sosyal medya adreslerim mevcut. Bu yüzden bana rahatlıkla herkes ulaşabiliyor.

Vavien

Öyle çokça görmediğimiz iyi işlerden, Vavien. "Avrupa Yakası"sı seven, "Burhan"a pek gülen biri olarak Erol Günaydın'ı epey özlemiştim. Filmde nadiren yapılan espriler dışında da, Burhan'a benzer mimikler yüzünden güldüm. Settar Tanrıöğen'in oynadığı karaktere işlenen detaylar da pek hoşuma gitti.
Filmin senaryosu, kurgusu, bağları sağlam. Billur Kaya'nın oyunculuğuna diyecek yok. Yönetmenler de Taylan Biraderler. Ara ara uzun sıkıcı sahneler olsa da son zamanlarda izlediğim en iyi Türk filmi.
Bu arada ikiliden kaynaklı olarak komedidir yargısıyla gitmeyiniz. İyi bir film izlemek için gidiniz.

9 Aralık 2009

Cafê Bohemê'den Üniaktivite Üyelerine %20 İndirim

Ben sürekli gidiyorum. İşletmecisi de eski bir Üniaktiviteli olduğu için sağolsun sürekli ilgi gösteriyor :) En son indirim kararından sonra tadından yenmez olmuş. Wireless da var, gidip uzun süre takılınabilir. Rıfat Ilgaz'ın eski evi olması ve o döneme ait harika dekorasyonu da Taksim'deki favori mekanlarım arasına girmesini garantiliyor.

Haber şöyle:
http://www.uniaktivite.net/haberler/11250/uniaktivite_uyelerine_caf_boheme_den_20_indirim_

8 Aralık 2009

Businews Röportajım

En Aktif Kulüp Yarışması hakkında Businews'in benimle yaptığı röportaj için tıklayınız efendim: http://businews.eu/icerik.aspx?ID=198&ReturnUrl=icerikler.aspx%3fKID%3d4

Üniaktivite'den "En Aktif Kulüp Yarışması"
Üniaktivite'nin organize ettiği ve tüm üniversite öğrenci kulüplerinin katılımına açık olan "En Aktif Kulüp Yarışması"nı Üniaktivite Proje Koordinatörü Erdem Genç ile konuştuk.


1.En aktif kulüp yarışmasının amacı nedir?

Yarışmanın en temel aracı kulüpler arasında iletişimlerini güçlendirerek bir rekabet yaratarak daha kaliteli işler çıkarmalarını sağlamak. Böylece hem birbirlerinin yaptığı işleri takip ediyorlar, hem de daha üstün çalışmalar yapmaya uğraşıyorlar. En başarılıları ödüllendirmek de Üniaktivite’ye düşüyor.

2.Yarışma süreci nasıl gerçekleşiyor? Adım adım anlatabilir misiniz?

Kulüpler öğretim yılı başından itibaren Üniaktivite’nin yarışma sayfasından katılım formunu doldurarak başvuruyorlar. Bu başvurular yılsonuna kadar kabul ediliyor. Ardından zorlu süreç başlıyor: Yıl boyu yapılan tüm aktivitelerin sisteme girilmesi ve raporlanması gerekiyor. Bu aktiviteler Üniaktivite üyeleri ve jüri tarafından değerlendirilerek Haziran ayındaki törende en aktif kulüplere ödül olarak geri dönüyor.

Bu seneki törende siz de vardınız, gördünüz: Yarışma artık üçüncü yılında ve muazzam bir kabul görmüş durumda. Türkiye’nin dört bir yanından finalist kulüp temsilcileri törene geldiler ve heyecanla ödüllerin dağıtılmasını beklediler. Kazananların heyecanı görülmeye değerdi.

3.Yarışma kategorilerinden bahsedebilir misiniz?

Kategorilerimiz “Bilim ve Teknoloji”, “İş ve Kariyer”, “Spor”, “Sanat”, “Düşünce ve Genel Kültür” ve “Sosyal Sorumluluk” olarak sıralanıyor. Her kategoride 10’ar finalist belirleniyor ve ilk üç kulübü ödüllendiriyoruz.

Bunun dışında aktivite bazında da “En Yaratıcı”, “En İyi Uluslar arası”, “En Sportif”, “En Girişimci” ve “En Sıradışı” aktiviteleri seçip ödüllendiriyoruz.

4.Bu yarışmaya katılım koşulları nedir?

Bir üniversiteye bağlı resmi bir kulüp ya da topluluk olarak yarışmaya başvurmak ve yaptığınız çalışmaları sisteme girmek yeterli. Ayrıca bu sayede Üniaktivite’deki özel kulüp sayfanızda kulübünüzün arşivini tutmuş ve diğer üniversite öğrencilerine de ücretsiz reklam yapmış oluyorsunuz.

5.Sponsorlarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?

Geçtiğimiz dönem Mynet ana sponsorumuzdu. Ayrıca Nisan’dan beri yaptığımız kulüp buluşmalarının da sponsorluğunu yaparak üniversitelilerle sürekli buluşmalarımızı da daha rahat gerçekleştirmemizi sağladılar. Finansbank, Bilişim Eğitim Merkezi, Global Vizyon, Coproline, Hobby Kozmetik ve Likya kategori sponsorlarımızdandı. Birçok yeni mezun arkadaşımızı yarışma sonrası kapmış diye dedikodular dolaşıyor ortalıkta.

Medya sponsorlarımızın baş tacı Businews’in yanı sıra Habertürk, Sabah İşte İnsan, Kurumsalhaberler.com, Radyo Odtü, Genç Gelişim, Haber.gen.tr ve Aktifgelisim.com’u da sayalım burada.

6.Öğrenciler için bu yarışmanın önemi nedir? Öğrencilerden aldığınız tepkiler nasıl?

Üniaktivite, geçirdiğimiz onca yılın ardından, artık kulüpler üstü bir kulüp konumunda Türkiye’de. Bu yüzden buradan kulüplerin aldıkları ödüller çok önemseniyor. Geçtiğimiz yıllarda derecelerini dev brandalar yaptırıp kulüp tanıtım günlerinde okullarına asanlar oldu; bu sene de olacaktır. Ayrıca yarışma derecelerinin büyük bir haber değeri var. Tüm kulüpler –finalistler dahil- bu haklı başarılarının takdirinin tadını sonuna kadar çıkarıyorlar.



7. Gelecek dönemde yarışma ile ilgili hedefleriniz neler peki?

Bu yıl geçtiğimiz yıla göre en az %50 daha fazla katılım bekliyoruz. Daha çok kulüp ile daha çok üniversiteliye ulaşacağız. Yaz döneminde olmamıza rağmen şimdiden kayıtlar oldukça yoğun ve bu ilgi bizi önümüzdeki yıl için heyecanlandırıyor.

Geçen sene salon imkanlarımız sınırlı olduğu için gelen tüm kulüp temsilcilerini salonumuza alamadık. Bu sene çok daha büyük bir salonda, tüm üyeleri alabilecek kadar geniş bir salonda, şenlik şeklinde gerçekleşecek bir tören yapmak istiyoruz.

http://www.uniaktivite.net/yarisma
Nilgün Şirvanlı

24 Kasım 2009

Üniaktivite Kulüp Buluşmaları - İstanbul

Bu sene Üniaktivite kulüp buluşmalarımız Starbucks'larda gerçekleşiyor. Burak Büyükdemir hocamızın değerli semineriyle renklenen buluşmada Kulüpler için Sosyal Medya Kullanımı ve Planlaması'ydı konumuz. Hocamız internet ve sosyal medyanın gelişiminden, bunu kulüpler ve kendimiz için nasıl kullanabileceğimizi harika bir şekilde anlattı. Eminim katılan kulüp temsilcileri kulüplerinin adını bundan böyle çok daha iyi duyurabilecektir.
Ayrıca kulüpler kendi aralarında tanıştı ve belki de işbirliklerinin temeli atılmış oldu. Starbucks'ın da kahve ve pasta tadımları uykularımızı açtı, kahve tadımı (hatta koklaması :) konusunda bilinçlendirdi.
Bugün Ankara, yarın ise İzmir'deyiz.

Twilight New Moon - Alacakaranlık Yeni Ay

Alacakaranlık üçlemesinin ikinci filmini görme şerefine de nail olduk. İlkine "teenage vampire" fikrinin orijinalliği nedeniyle sempatiyle yaklaşmıştım. İkincisi ise güzel kapışma sahneleri dışında çok basit geldi. Özellikle hiçbir derinliği olmayan diyaloglar eğer gerçekten kitaptan alındıysa "bu kitap nasıl bu kadar satıyor" diye düşündürdü beni. TÜYAP Kitap Fuarı'ndan aldım, bir ara bakacağım. Umarım vakit kaybı olmaz.
Yazar kardeşlerim şu olaya bir Bram Stoker'ın Dracula'sı gözünden bakse, bir Ravenloft tadı yakalasa ne de güzel olurdu.
Bu filmde kurtadamların (werewolf) hadiseleri ağırlıkta bu arada...

20 Kasım 2009

19 Kasım 2009 Wasp İstanbul Konseri

Dorock'ta buluşup mekana gidenler kervanına katılmışken orada bira içme zamanını abartıp Taylan Ayık'ı kaçırmışız. İyiymiş diyorlar. Ama asıl hadise pek lezizdi: WASP.

Blackie Lawless amcam yaşına rağmen dökdürdü. Çok görkemli bir sahne yoktu. Arkadaki barkovizyondan kliplerin yayınlanması geçmişle bağlantı kurdurdu. Kalabalık da azımsanacak gibi değildi, Unirock Extreme Fest'ten epey fazlaydı ama.

Sahneye çıkıp mikrofonu deviren delikanlılar, Blackie amcama bir nakarat söyletmedi. Ama arkadan backvokaller kimse söylememesine rağmen geliyor gibiydi. "Yahu prosesör müdür, playback midir, nedir" soruları kurcaladı kafamı.

Pek sevdiğimiz parçalarıyla (On Your Knees, The Idol, I Wanna Be Some Body, Wildchild, Chainsaw Charlie, Blind In Texas...) bir devi daha görmüş olduk. 2006 konserine nedendir hatırlamıyorum, gidememiştim, süper oldu.

13 Kasım 2009

2012 Kıyamet Günü (Doomsday)

Mayaların 21 Aralık 2012'de takvimlerinin sonlanması ve bu tarihin Kıyamet Günü'nü işaret ettiği iddialarından yola çıkan yönetmen Roland Emmerich amca, yine paraları saçtırarak (200 Milyon Dolarcık) devasa bir yapım yapmış. 2 saat 17 dakikalık hadisemizde şahane "dünyanın yokolma" görsellerini izliyoruz beyaz perdede. Üstüne küçük insanların büyük işler başardığına içselleştirerek şahit oluyoruz. Bazen de gülüyoruz.

Dün Üniaktivite Özel Gösterimi'nde siteden bir arkadaşın da değindiği gibi mekan bir sinema salonundan çok kampüse dönmüştü. İlgi o kadar büyüktü ki, en ön koltuklara kadar doluydu. Filmdeki komik veya absürt sahneler üniversitelilerin gözünden kaçmadı ve tebessümle izlediler.

Arada ve film sonrasında yapılan "yahu amma saçmalamışlar bazı yerlerde" muhabbetlerine de şöyle değinmek isterim: Bu kadar güçlü bir yapıma imza atan adamlar, elbette bazı şeylerin gösterildiği şekilde ol(a)mayacağını biliyorlar, elbette bu kadar duygusallaşmanın ya da absürdleşmenin mantıksızlığının farkındalar. Onlar sadece oyunu kurallarına göre oynuyorlar.

"Kurallarına göre" çekilmiş bir dünyanın sonunu merak edenler zaten kaçırmayacaktır.

30 Ekim 2009

Michael Jackson's This Is It

"This Is It" belgeseli her ne kadar "ticari" önyargısına maruz kalsa da, kralın şanına yakışır samimiyette ve titizlikte hazırlanmış. Provalardaki müziğine, dansına hakimiyeti, mükemmeliyetçiliği ve aynı zamanda mütevaziliği hayranlığınızı bir kat daha arttırıyor. Konserler için yapılan çalışma, videolar, görseller, dekorlar o kadar harika ki, gerçekten içiniz acıyor. Özellikle Thriller, They Don't Care About Us şarkıları için çekilen görüntüler çok başarılı. Muhtemelen önümüzdeki yıllarda bunlar yepyeni klipler olarak karşımıza çıkacak.
Filmi izlerken, Michael Jackson seven biriyseniz "İşte budur!" diyeceksiniz.

27 Ekim 2009

Domuz Gribi'nden Korunmanın Basit Yolları

Böyle bir mail geldi. Cümlemize faydalı olması dileğiyle paylaşayım dedim.

"Dr.Vinay Goyal: Yoğun bakım ve Tiroit uzmanıdır. MBBS, DRM DNB. / 20 yıldan fazla klinik tecrübesi vardır.

Mikrobun vücuda giriş noktaları yalnızca burun delikleri, ağız ve boğaz yoluyla olmaktadır. Çok bulaşıcı bir yapıya sahip olmasından dolayı her türlü önleme karşı H1N1 virüsüyle temas etmekten kaçınmak veya korunmak imkânsızdır. H1N1 virüsüyle temas etmek virüsün vücutta çoğalması kadar önemli değildir.

Sağlığınız yerinde ve H1N1 hastalık belirtileri göstermiyorken virüsün vücutta üremesini, belirtilerin daha da şiddetlenmesini ve ikincil enfeksiyonları n gelişmesini önlemek için dikkatimizi N95 veya tamiflu gibi ilaçları stoklamaya vermek yerine çoğu bildirgelerde bahsedilmeyen bazı çok basit önlemleri uygulayabiliriz.

1. Ellerin sıklıkla yıkanması ( Bütün bildirgelerde bahsedilmiştir)

2. “Ellerinizle yüzünüze dokunmayın” yaklaşımı. Yemek, banyo ve yara bakımı gibi zorunluluklar dışında yüzünüzün herhangi bir yerine dokunmaktan kaçınınız.

3. Ilık tuzlu suyla günde iki kere gargara yapınız (tuza güvenmiyorsanı z listerin kullanınız). H1N1 ‘in boğaz ve burun boşluklarında çoğalıp enfeksiyona sebep olarak karakteristik belirtileri göstermesi için 2 -3 güne ihtiyacı vardır. Sağlıklı bir kişinin ılık, tuzlu suyla gargara yapmasının etkisi hastalığa yakalanmış olan bir kişinin tamiflu kullanması ile aynıdır. Bu basit ucuz fakat güçlü önleyici yöntemi küçümsemeyiniz.

4. Yukarıdaki 3. Önleme benzer olarak; Burnunuzun içini en az günde bir kere ılık tuzlu suyla temizleyiniz. *Günde bir kere burnunuzu sümkürün ve sonra ılık tuzlu suya batırılmış pamuk tamponlarla silerek temizleyiniz. Bu yolla burnunuzda bulunan virüs sayısını etkili bir şekilde azaltmış olursunuz.

5. Narenciye suları gibi C vitamin bakımından zengin olan yiyecekler kullanarak doğal bağışıklığınızı güçlendiriniz. Eğer ilave olarak C vitamin kullanmak zorunda iseniz emilimi artırmak için mutlaka Çinko ile birlikte alınız.

6. Bitkisel çaylar, çay, kahve gibi sıcak veya ılık içeceklerden içebildiğiniz kadar çok içiniz. * Sıcak içecekler içmek gargara yapmakla aynı etkiye sahiptir fakat ters yöne doğru. Sıcak içecekler virüsleri yaşamaları mümkün olmayan ortama sahip olan mideye doğru yıkayarak götürürler. H1 N1 virüsü mide’de çoğalamaz, herhangi bir zarar veremez ve hayatiyetini devam ettiremez."

24 Ekim 2009

LCD Reklamları: Ekran Görüntüsü Temsilidir

Şu LCD/plazma reklamları bir garip. Süper görüntüler oynatıyorlar, tamam. Diyorlar ki, "bu yeni tvde görüntüler harika!". Yahu bu benim televizyonum ve evet, görüntüler harika :)
Bir de şu bir yerlerde küçücük yazan "Ekran görüntülü temsilidir" ibaresi var. Cep telefonu reklamlarında da görürdük. E o kadar gelişmiş çekim teknikleri olmasına rağmen, orijinal çekim ile bu kadar güzel görüntü alınamayacağı reklamın samimiyeti hakkında şüphe doğurmuyor mu?

13 Ekim 2009

İFSAK 3. Genç Fotoğrafçılar Festivali'ndeyim

15-31 Ekim tarihlerinde düzenlenmekte olan İFSAK 3. Genç Fotoğrafçılar Festivali’nde hem karma sergilerde fotoğraflarım yer alacak, hem de 23 Ekim tarihinde Eminönü fotoğraflarımdan oluşan bir setin özel gösterimi yapılacak.

http://www.ifsak.org.tr/index.php?mid=442


Ziyaret etme fırsatınız olursa yapıcı her türlü eleştirinizi seve seve dinlemeye hazırım :)


Fotoğraf Gösterileri
17 Ekim 2009
İFSAK - 15:00
Backstage , Şehr-i Ramazan - Yücel ZORLU

İstanbul Hatırası Fotoğraf Merkezi - 15:00
Metro Müzisyenleri - Cihat HIDIR
Karma-1

19 Ekim 2009
İFSAK - 19:30
E-Shot - Güray ÖZEN
Karma - 1

23 Ekim 2009
İstanbul Sualtı- 19:30
Eminönü- Erdem GENÇ
Karma-1

27 Ekim 2009
İstanbul Sualtı- 19:30
Kars, Balat- Damla KARAYERLİ
Karma-2, 3

12 Ekim 2009

Crunch Çıtır Hindistan Cevizli

Crunch Çıtır'ın hindistan cevizlisi çıktı. Süper lezzetli. Sanki diğerinden daha yumuşak ve hafif bir tadı var. Aromasından olsa gerek. Çıtır'ı ve hindistan cevizli şeyleri (Bounty ya da yerli çakması Cocostar gibi) seviyorsanız bunu da seversiniz. 187 kaloriymiş. Nestle'nin sitesinde foto bulamadığım için benim çektiğim yenmiş paketle idare etmek durumundasınız :)

30 Eylül 2009

Suretler - Surrogates

Bruce Willis amcamızı görünce artık hemen "action!" diye bağırmıyoruz. Malum 6. His'te bizi perişan etmişti yıllar evvel. Lakin aksiyonu bol bir bilimkurgu ile karşımızda kendisi. Artık "Gönüllü Matrix" modeli "Suretler" ile dünyada dolaşıyoruz, evlerimize kendimizi hallediyoruz. Bilimkurgu hastası olduğum için bayıla bayıla izledim. Çizgi roman uyarlaması olması sebebiyle absürdlükler mevzu bahis ki hoş görülüyor.

Filmin Özeti: "Suretler" (The Surrogates), daha önce “Terminator 3: Makinelerin Yükselişi” ve “U-571” gibi filmleri yöneten Jonathan Mostow'un imzasını taşıyor. Filmin oyuncuları kadar ilginç konusuyla da dikkat çekiyor.

FBI ajanları (BRUCE WILLIS ve RADHA MITCHELL) bir üniversite öğrencisinin gizemli cinayetini araştırmaktadır. Bu öğrenci insanların kendilerinin kusursuz robot versiyonlarını sahip olmalarını sağlayan yüksek teknoloji ürünü suret olgusunun yaratıcısı olan kişiyle bağlantılıdır. Sağlıklı, iyi görünümlü ve uzaktan kumandalı makineler olan suretler, insanların yerini almakta ve böylece insanların evlerinin rahat ve güvenli ortamından çıkmadan dışarıdaki hayatı yaşamalarına imkan tanımaktadır. Cinayet beraberinde cevap arayışını getirir: maskelerle dolu bir dünyada kim gerçektir ve kime güvenebilirsiniz?

27 Eylül 2009

Ricky

Fransız filmlerinin sanatsallığı ve konuların uzun uzadıya işlenmesi olayı mevzu bahis. Çok iyi değilse bu tarz filmler beni sarmaz aslında. Bienal'in etkisiyle olsa gerek, bu sahnelerin uzunluğunu fırsat bilerek kadrajı ve manevi derinliğini anlamaya çalışmaktan keyif aldım. Çok etkileyici sahneler de içeriyor, sıkıcı bölümler de.
Aslında bir kısa öyküden uyarlanmış; kısa film de olabilirmiş :) İlk bölümde odağımız Ricky adlı bebek değil. Daha çok aile olmaya çalışan, ama birçok sorun yaşayan anne-kız ile onların yanına yerleşen annenin erkek arkadaşının sorgulaması yapılıyor. İkinci bölümü aileye ve yapılarına iyice aşina olarak izlediğimizden gerçekleşen mucizenin inanılırlığı artıyor. Olayımız uçan bebek Ricky :)
Vizyondan sakin, etkinleyici bir Avrupa filmi beklentiniz varsa Ricky doğru seçim olacaktır.

Filmin Özeti: François Ozon'un, 2007'de çektiği feminist melodram Angel'dan sonraki bu ilk uzun metrajlı filmi, hayata dair bir hikâye. Alelade bir kadın olan Katie ile yine alelade bir adam olan Paco tanışır ve sanki sihirli bir değnek değmişçesine bir mucize gerçekleşir: Âşık olurlar. Aşklarının meyvesi daha da olağanüstüdür: Ricky adında müthiş bir bebek. İngiliz yazar Rose Tremain'in Moth adlı kısa öyküsünden uyarlanan film, Ozon'un tabiriyle gerilim, bilim-kurgu, komedi ve masal türlerinin öğelerini bir araya getiriyor.

26 Eylül 2009

Soysuzlar Çetesi - Inglourious Basterds

Tarantino referansıyla koşa coşa gittiğim film elbette eli boş döndürmedi: Keyifli bir iki buçuk saat ve bambaşka bir "Nazi" filmi deneyimi. Hüzünlendiğimiz içimizi burkan Yahudi katliamı sahnesi yok, aksine Almanlara acıyabilirsiniz bile. Bir nevi sanal intikam olmuş da denilebilir. Bu arada Brad Pitt'in aksanı tavırları çok sevimli, Aldo rolüne 'cuk' oturuyor.
Gidelim, önerelim.

Film Özeti: Aynı günlerda Avrupa’nın başka bir köşesinde Teğmen Aldo Raine (Brad Pitt), Yahudi askerler tarafından kurulan bir grubu düşmana karşı misilleme yapma amacıyla organize etmektedir. Düşmanları tarafından “Piçler” yakıştırmasıyla bilinen Raine’ın grubu, Nazi Almanyasının önde gidenlerine zarar verme misyonunu üstlenmiştir. Bu amaçla, Alman sinema oyuncusu ve gizli ajan Bridget Von Hammersmark (Diane Kruger) ile işbirliği yaparlar.Shasoanna’nın kendi intikamını alma planlarını yaptığı bir sinema salonunun çatısı altında hepsinin kaderleri kesişecektir.

25 Eylül 2009

Kadın Aklı Erkek Aklı - The Ugly Truth

15 Eylül'de Üniaktivite tarafından gösterimi yapılan film vizyona giriyor bugünlerde. Efendim, Hollywood romantik komedi anlayışımız sürüyor. Bu ara moda gizli sanılan sırları ifşa etmek kadın ve erkek cephesinde (bkz: Ghosts Of Girlfriends Past, The Hangover...). Filmin ilk yarısı bu kısmı oldukça hard core bir biçimde erkek cephesini anlatmakla geçiyor. Bu kısım çok eğlenceli ve vurucu. Ama ikinci yarısında klişe olduğu üzere kapışan esas kız ve esas oğlan birbirine aşık oluyor, bizi bayıyor. İlk yarısı seyre değer. Arada kaçabilirsiniz :)

Filmin Konusu:
Abby, bekârlığı dışında her soruna anında çözüm bulabilen bir TV programı yapımcısıdır. Reytingleri düşüş gösterince, işe yeni alınmış Mike'la ekip olmak zorunda kalır. Erkekler hakkında ipuçları vermekte olan bölümünün reytinglerdeki ani artışı, Mike'ın yerini garantiler. Abby, bekâr komşusu Colin'le tanıştığında ise doğru hamleleri yapmak için Mike'ın görüşlerine ihtiyacı olduğunu anlar.

24 Eylül 2009

"İETT Oraya Nasıl Giderim?" Hizmeti

İETT sitesinde nereye nasıl gideceği konusunda sorusu olanlara süper bir hizmet sunuluyor. Google Maps tabanlı çalışan yazılımda çıkış ve varış noktası doğru seçildiğinde, alternatifli ulaşım rotaları saatlik çıkarılıyor. Hangi hatta kaçta bineceğiniz, yolculuğun süresi ve bilet sayısı bile bulunuyor.

Püf Noktası:
Yazınca kolay çıkmasa da sağ üstten Google Maps ile arama yaptığınızda aradığınız yeri daha kolay buluyorsunuz. Sonra çıkan işaretlerden PLAY tuşu çıkış noktanızı, STOP tuşu varış noktanızı kolayca işaretlemenize yarıyor.

Puf Noktası:
İstanbul trafiği ve İETT şoför sürüş/davranış psikolojisi gözardı edilerek (ki formülize edilemez :) hazırlanan bu sisteme güzergaha göre 30-45-60-90 dk tolerans payı vermek lazım :)

http://harita.iett.gov.tr

23 Eylül 2009

Türkler Gibi Eğlenmek

"TÜRKLER GİBİ EĞLENMEK" başlığıyla gelen bir mail var aşağıda. Epey eğlenceli, "açılım" konuştuğumuz gündeme de uygun. Paylaşmak istedim:

"Almanya’dan gazeteci bir dostum aradı. Bir meslektaşımızın Ankara’ya geleceğini ve Türkiye-AB ilişkileri konusunda bir makale yazacağını söyledi. Gelecek arkadaş Türkiye’nin katılımına sıcak bakıyormuş. Benim adımı, telefonumu vermiş, yardımcı olmamı istiyormuş. Kabûl ettim. Neticede bir yerde memlekete hizmet durumu.

Ertesi gün aradı, buluştuk. Bir yerde oturduk bir-iki fincan çay içtik. Nereye gitmek istediğini sordum. “Kocatepe Camii” dedi. “Niye”, diye sordum. “Sen Müslüman mısın?”. Değilmiş, ama merak ediyormuş. Neyse gittik. Bana kubbenin çapından, avizenin ağırlığını, toplam kapalı alanın metrekaresinden, avlunun kapasitesine kadar sorular sordu. Önce soruyu soruyordu, ondan sonra cevâbını veriyordu.

Sonra akşam oldu. “Türkler gibi eğlenmek istiyorum” dedi. “Siz nasıl eğleniyorsanız, bir akşamı nasıl geçiriyorsanız, tam öyle”. “Yahu yapma” dedim, “bünyen kaldırmaz” dedim, dinletemedim. Eh, artık keyfi bilir. O yıllarda Ankara’ da benim en sık uğradığım mekânların başında Sembol Tanju’nun Neyzen’i vardı. Beraber Neyzen’e gittik.

Önce dekorasyondan büyülendi. Hatta not defterini çıkardı, ufak tefek eskizlerini çizdi. Derken ney taksim başladı. Çok şaşırdı; “Bu dini bir enstrüman değil mi? Dini müzik çalıyor. Burası dindarların devâm ettiği bir lokanta mı” diye sordu. “Boşver” dedim, “takıl”.

Neyden sonra ise –Neyzen’de adet olduğu üzre- aryalar okunmaya başlandı. Misafirim biraz daha şaşırdı. “Sizde” dedi, “dinî müzik dinleyen, opera da dinliyor mu?”. “Sizde dinlemez mi” diye sordum, aklı karıştı. Bu arada hayret içinde masaya yığılmaya başlayan mezelere, masalardan masalara yapılan rakı-meze ikramlarına bakıyordu. “Burada herkes birbirini tanır mı”diye sordu, “yoo, yahu boşver, sen takılmana bak” dedim.

Aryalar bittiğinde ise sıra popüler şarkılara geldi. Benden sözlerini çevirmemi istedi. Bir-iki şarkı sonra not defteri yeniden çıktı ve deli gibi not tutmaya ve soru sormaya başladı.Alevi türküsü okununca, “burası Alevilerin yeri mi?”, Dokuz sekiz çalınca, “buraya Çingeneler mi geliyor”, Ege türküsü okununca “buradakiler efeleri neden destekliyor?” diye sorular sordu durdu. Arada bir de “bu müziklerden birini dinleyen ötekileri de dinliyor mu” diye sordu, daha da neler neler;

-Şu Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar

- Buraya Urfalılar mı geliyor?

- Hayır.


- Lörke, lörke, lülülülü

- Burası Kürtlerin mi?

- Hayır

Bunlara anlam vermeye çalışırken, önce “Çiao Bella” sonra da “Venseremos” çalınca birden ciddileşti.

-Bana istediğini söyle, ama ben bunun Şili Komünist Partisi marşı olduğunu biliyorum.

-Doğru, öyle zâten.

-Burası Komünistlerin mi?

-Şöyle bir çevrene bak, öyle mi görünüyor?

-…

Hayatında peçetenin sadece ağız silmek için olduğunu zanneden ve çatal-kaşık ile tabağa vurarak hiç bateri çalmamış bu arkadaş, sandalyelere çıkanlardan da önce biraz korktu. Sonra onun da içi gitti, fark ettim, ama bir şey söylemedim.

Mezeler bitip, balıklar geldiğinde ise fena afalladı. Önce “biz yemek yedik ya” dedi, sonra “ama ben doydum” dedi, fakat ben “madem Türk gibi eğleneceksin, bunu da yemelisin” deyince, pek itiraz edemedi. Bu arada ben de şarkıları türküleri çevirmeye devâm ediyordum. Ben çeviriyordum, o dehşet içinde bana bakıyordu, sonra bir soru soruyordu, ben de cevâp vermeye çalışıyordum;

-Yaslan dağın yamacına Halil İbrahim.

-İbrahim kim? Meşhur birisi mi?

-Ben ne bileyim.

-Herkes alkışlıyor, onlar mı tanıyor?

-Bilmem. Yahu, güzel bir türkü işte, takılmaya bak.


-Düşman galip geldi haklayamadım, döküldü cephanelerim toplayamadım.

-Bu, kahramanlık türküsü mü?

-Hayır, eşkıya türküsü.

-Bu eşkiyalar politik mi?

-Yok be, bayağı eşkiya. Bizde eşkiyaya türkü yakarlar.

-Peki şu kızla adam niye romantik romantik dansediyor.

-Şarkı güzel.

-Ben bunu anlamıyorum. Yani aşk, düşman, cephane?

-Boş ver işte, takıl.


-Vur hançeri kadınım ben öleyim.

-Neden kadınının onu bıçaklamasını istiyor?

-Çok seviyor.

-Seviyorsa evlensinler.

-Evlenemezler.

-Niye?

-Dedim ya, birbirini çok seviyorlar.


-Kanım aksın ki, terk etmem seni.

-Neden kanı akıyor, kaza mı geçirmiş?

-Yok canım. Yani o kadar çok seviyor. Seni terk edersem öleyim diyor.

-Biraz garip.

-Yahu boşver, sen takıl.


Bir-iki şarkı daha dinledi. Sonra patladı;


-Yahu sizde bütün şarkılar aşk ve ölümle ilgili.

-Evet, ne olmuş. Hayat da öyle. Başka ne var ki?

-Doğru aslında. Ama biraz garip değil mi?

-Ne yapacaktık, çayıra çimene şarkı mı yazacaktık? Biz bu kadarını yapabiliyoruz.

-Yanlış anlama. Hepsinin de sözleri çok güzel.

-Sorun ne?

-Bilemiyorum.

Bütün masalar ağzı kulaklarında hoplaya-zıplaya “sürünüyorum” diye göbek atarken, yüzünü görmeliydiniz. Sonra Çile Bülbülüm çalınca, bu defa komaya girdi.

- Bu şarkıda Allah diyorsunuz.

- Evet, deriz.

- Ama Allah deyip rakı içiyorsunuz.

- Ne olmuş, içeriz.

- Yanılıyorsam, lütfen düzelt. İslâm’da alkol günahtır.

- Doğru.

- O zaman neden yapıyorsunuz?

- Güzel oluyor. Sana bir sır vereyim mi? Bugün müzede gördüğün heykeller varya, dün burada onlar içiyordu. Allah deyip, rakı içtikleri için taş oldular. Garsonlar onları gizlice müzeye taşıdı.

- …

- Yahu şaka, gevşe biraz. Sen takılmana bak.

10. Yıl marşı başlayıp, bütün masalar tempo tutunca ise manası Türkçe’de aşağı-yukarı “oha” olan bir lâf etti. En çok da Onuncu Yıl Marşı eşliğinde tren yapılmasını yadırgadı. Önce kısık bir sesle “burası emekli subayların lokantası mı” diye sordu. Nasıl baktıysam, “boşver” dedi, “takılalım”.

Bir de bir Arap bir de Yunan şarkısı çalınca tümden aklı karıştı.

-Siz Yunanları seviyor musunuz?

-Arada bir.

-Ama Yunan şarkısı dinliyorsunuz?

-Arada bir işte.

-O demin söylenen Arapça şarkı ne diyor?

-Ne bileyim ben.

-Yunanca şarkının sözleri ne?

-Yahu nereden bileyim?

-O zaman neden dinliyorsunuz?

-Güzel oluyor. İlla anlamak mı lâzım.

- …

Bir Azerî türküsünü de tercüme edince, “buradaki herkes Azerice biliyor öyle mi?” diye sordu, ama artık ben de de cevâp verecek takat kalmamıştı.

Onun bu kültür şoku üç-dört saat sürdü. Sonra kalkmak istedi, yorulmuştu. “Yahu olur mu” dedim, “daha çorba içeceğiz”. Bana çok garip baktı, “ama yemek yemiştik. Yemekten sonra da balık yemiştik. Rakının üzerine nedense bira da içtik. Üstelik o kadar yemeğin üzerine sıcak helva da yedik, sonra bir de meyve yedik. Onun da üzerine kuru yemiş yedik. Kahve de içtik”…

“Olmaz”, dedim. “Şimdi de çorba içeceğiz. Devâmında da dürüm yiyeceğiz. Türkler gibi eğlenmek istemiyor muydun?” Boynunu büktü. Bir şey söylemedi. Oradan bir dürümcüye gittik. Mercimek çorbası, birer porsiyon soslu-soğanlı dürüm. Ben “keşke başka çorba içseydik” deyip, keyifle, şırdan tuzlama, paça ve işkembeyi anlatmaya başladım, ama yüzünü ekşiterek eliyle “ne olur sus” gibisinden bir hareket yaptı. Onu pek anlamadım.

Yolda bana baktı, baktı sonra; “biliyor musun?” dedi, “biz Almanlar da aslında eğleniriz”…

“Ne yaparsınız” diye sordum, “uzun masalarda yan yana oturup, bira içerek, sallandığınızı biliyorum. Bir de bizde ilkokulda deve-cüce diye bir oyun vardır. Galiba onu da oynuyorsunuz” dedim. O bir şey demedi…

Biraz sonra “biraz fark olacak tabii, siz Akdeniz milletisiniz” dedi. Ben de “tam değil” dedim. “Aslında aynı zamanda Kafkasyalı, Orta Asyalı, Orta Doğulu, Avrupalı, Balkanlı ve Egeli, Karadenizli’yiz” dedim.

“Haydi” dedim. Sevinçle “otele mi gidiyoruz” dedi. “Yoo” dedim, “Gölbaşına. Orada göl var. Şimdi yola çıkarsak, şafak sökerken orada oluruz. Güneş doğarken rakı içeceğiz”. Bana garip garip baktı, “ondan sonra otele dönebilir miyim” diye sordu.

Kahvaltı saatinde oteline bıraktım. Öğleyin yeniden buluştuk. Ne kahvaltıda ne de öğle yemeğinde hiçbir şey yememiş. Sadece soda içmiş. “Keşke kahvaltıda benim bildiğim bir yer var, oraya gitseydik. Sucuklu yumurta yerdik” diyecektim, vazgeçtim. “Sakın Türkleri AB’ye sokmayın” diye bir yazı yazmış. Çok şaşırdım, “bana senin Türkiye’nin AB’ye girmesini istediğini söylemişlerdi” dedim. “Öyleydi” dedi, “ama o zaman daha Türkiye’ye gelmemiştim” dedi. “Türkiye’yi sevmedin mi” diye sordum.

“Bayıldım” dedi, “harika bir ülke” dedi, “ama AB’ye girerseniz, hem siz bozulursunuz hem de biz bozuluruz” dedi. Çünkü biz zâten dominan kültürmüşüz. AB’ye girersek, on sene sonra Fransızlar, Almanlar “sürünüyorum” diye göbek atmaya, yeni nesil “kadınım bıçakla beni, seni çok seviyorum” diye ilân-ı aşk etmeye başlarmış.

“Şu Ren’in suyu akar delidir oy, oy, oy” gibi, “yaslan dağın yamacına Hans Peter’im” gibi, “Münih’in etrafı dumanlı dağlar” gibi filân işte…

Ayrıca bütün Avrupa obez olurmuş. Kimse de sabah işe zamanında yetişemezmiş.“Bir nasıl bozuluruz” diye sordum, “size” dedi, AB’de bunların yarısını yaptırmazlar” dedi.

Aman neyse boşverin, biz takılalım… O da artık takılıyor zaten."

20 Eylül 2009

Bienal Bayramı :)

11. Bienal Ramazan Bayramı'nda da açıkmış. Aile ziyaretlerini tamamlayınca gitmek görmek gerek. Bu seneki tema "İnsan Neyle Yaşar?" Breht Amca'nın Üç Kuruşluk Opera'sının bitiş şiiri başlığından alınmış. 4 Hırvat ablanın oluşturduğu What, How & for Whom (WHW) grubu tarafından küratörlüğü üstlenilen etkinlik 8 Kasım'a kadar sürerken kendine üç farklı yeri mekan edinmiş:
"İstanbul'u bir sanat platformuna dönüştüren İstanbul Bienali'nde, Antrepo No.3, Tütün Deposu ve Feriköy Rum Okulu'nda, toplam 70 sanatçının ses ve video yerleştirmelerinden, fotoğraf, heykel ve resme kadar uzanan 120'den fazla eseri sergileniyor.

Bu arada ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNE ÜCRETSİZ, Koç desteğiyle.

Bienal ile ilgili ayrıntılı bilgiye şu adresten ulaşabilirsiniz:
http://www.iksv.org/bienal11/anasayfa.asp

Şiir ise şu şekilde:

İnsan Neyle Yaşar?
Sayın baylar, bize hep ders verirsiniz:
“Aman, günah, ayıp, kötü, yanlış.”
Aç karnına kuru öğüt çekilmez.
Önce doyur beni, ondan sonra konuş.
Sende göbek, bizde ahlak nedense.
Şimdi bizi iyice dinle bak;
İster şöyle düşün, istersen böyle:
Önce ekmek gelir, arkadan ahlak.
Artık vermek gerek, unutmayın sakın,
Tüm nimetlerden, payını yoksulların.

İnsan neyle yaşar?
İnsan neyle yaşar: Ezip hiç durmadan.
Soyup, dövüp, yiyip yutarak insanları.
Yaşayabilmek için hemen unutmalı,
İnsanlığı unutmalı insan.

Katı gerçek budur, kaçınılmaz
Kötülük yapmadan yaşanamaz.
Efendiler bize ahlaksız dersiniz
Kötü kadın, utanmaz fahişe
Aç karnına suçlanmak hiç çekilmez
Önce doyur beni ondan sonra söyle
Sende şehvet, bizde edep nedense
Şimdi bizi iyice dinle bak;
İster şöyle düşün, istersen böyle:
Önce ekmek gelir, arkadan ahlak.
Artık vermek gerek, unutmayın sakın,
Tüm nimetlerden, payını yoksulların.
İnsan neyle yaşar?

İnsan neyle yaşar: Ezip hiç durmadan,
Soyup, dövüp, yiyip yutarak insanları.
Yaşayabilmek için hemen unutmalı,
İnsanlığını unutmalı insan.

Katı gerçek budur, kaçınılmaz.
Kötülük yapmadan yaşanamaz.

(Türkçe’ye çeviren: Tuncay Çavdar)

29 Ağustos 2009

Son Durak 4 3D - Final Destination 4

Ben bunların ilk üçünü izlemedim, ama herhalde izlemem de. "Para bol bulduk sürecek yer bulamadık" şeklinde bir dağılım söz konusu. Hayatlarında görüp görecekleri en vahşi ölümlere şahit olup da üç dakika sonra plaja giden gençlerimiz, aldıkları en ufak darbede karpuz gibi paramparça olmaktadır. Bunu üç boyutlu yaparsanız daha bir garip gözükmektedir.
Bendeniz ki "Testere (Saw)" tarzı filmleri çok kan ve tiksinç hadiseler dolu olduğu için izleyemem, bu filmi kahkahalarla izledim. Hani kurgu saçma, davranışlar saçma ama güldürüyor be azizim.
Budur, izleyip izlememek size kalmış.

Santa Lucia - Şahane Lazanya!

Teşvikiye Hüsrev Gerede Caddesi No:38'de Santa Lucia'da bir lazanya yemişim oy oy... Efendim, nasıl güzel. Epeydir böylesini yememiştim. Biraz ince geldi ama orijinin ince olduğunu iddia edenler var. 0212 327 60 04'ten ve Yemek Sepeti'nden de gece 23:30a kadar sipariş veriliyormuş.
Tiramisu da fena değil hani. Pizza ve diğer makarna çeşitlerini de en kısa zamanda deneyeceğim.

15 Ağustos 2009

Light Ton Balığı Testi - Dardanel, Pınar, Ülker, Superfresh

Geçen hafta paşa gönlüm, pratik protein çözümü olan ton balıklarının light versiyonlarını incelemek istedi. Migros'ta satılan dört markadan da birer tane aldım ve test ettim. *(Fotoğrafta arkadaki light kolaya dikkat :) Konsept oturmuş)

Tüm ürünlerde, kalori ve yağ oranını azaltmak için ayçiçek yağı yerine su kullanılmış. Referans ürün olarak da Dardanel Ton'un normal ürününü baz aldım. Tüm fotoğraflar süzülmüş şekilde çekildi. Light'ın resmi rengi sanırım pembe, tüm ambalajlar pembeydi.

Superfresh Deniz Derya Light

İlk testimi en umutsuz olduğum Superfresh ile yaptım. Normal versiyonu da bu şekilde parça pincik olduğundan insanda, öncelikle şeklen bir yeme isteği uyandırmıyor. Tat olarak da testin en başarısız ürünüydü.

Pınar Balık Ton Light
Pınar'ın ton balığı olduğunu bilmiyordum. Gıdada yaptığı konumlandırma hatalarına bir yenisini eklemiş derken Superfresh sonrası lezzet olarak çok daha iyiydi. Ama yavan tadıyla -daha doğrusu tatsız tuzsuz olmasıyla- normal tondan epey uzak bir lezzet performansı gösterdi.


Ülker Kalbim Ton LightÜlker de Kalbim markasıyla sağlıklı ürünler kapsamında birçok açılım (ne popüler oldu şu kelime son zamanlarda) yaptı. Lezzet olarak Pınar'dan daha iyiydi. Ama çok da ahım şahım sayılmazdı. Daha tane tane yapıda ve birazcık daha aromatik bir tadı var.


Dardanel Ton Light
En umutlu olduğum Dardanel Ton umutlarımı boşa çıkarmadı ve en "yenilebilir" lezzeti sundu. Yine de normal ton balığından lezzet olarak epey uzakta.

Ton
Fiyat (İkili 160 Gr - Migros 08.2009 - TL) Kalori (100 Gr) Protein Yağ Karbonhidrat
Dardanel Ton (Referans Ürün)
- 183 24,1 8,6 0
Dardanel Ton Light
8,95 95 21,4 0,4 0,8
Superfresh Deniz Derya
8,65 112 23,9 0,4 0
Pınar Balık
8,95 113 26,6 0,7 0
Ülker Kalbim
8,75 113 26,6 0,7 0
*(Evet, üşenmedim Excel'de grafik çizdim paşa gönlüm isteyince :)

Besin Değerleri
Normal ton balığı 183 kalori iken diğerleri 113 civarında. Bir tek Dardanel 95 ile 100 kalori barajının altında kalmış. Protein oranında 21,4 ile en az Dardanel ile Pınar ve Ülker 26,6 ile yüksek bir besin değeri sunuyor. Yağ oranı Dardanel ve Superfresh'te Pınar ve Ülker'in neredeyse yarısı iken ürünlerin tamamında karbonhidrat bulunmuyor.

Fiyat
Fiyatlar aşağı yukarı aynı olmasına rağmen Dardanel ve Pınar 8,95 TL en pahalı, Superfresh ise 8,65 TL'lik fiyatı ile en ucuz ürün oluyor.

Değerlendirme
Genel olarak ürün fiyatları ve besin değerleri birbirine yakın. Lezzetlerde Dardanel önde iken protein oranında düşük kalması düşündürücü. Yine de düşük yağ oranı ve lezzeti ile ipi Dardanel gözüküyor. İkinci seçeneğimiz ise Ülker Kalbim oluyor. Yine de Dardanel Ton'un yağını süzerek üç beş kalori fazla alıp bu keyfi mındar etmemek bence en güzel çözüm :)

Editörün seçimi Dardanel Ton Light
En iyi fiyat performans Ülker Kalbim Ton Light

11 Ağustos 2009

Kız Kardeşimin Hikayesi - My Sister's Keeper

Bugün Üniaktivite öngösterimindeydik filmin. Cuma vizyona giriyor sanırım.
Hollywood filmlerinden beklenmeyecek parlak bir fikir işleniyor. Bakalım değinmiş mi özette?

"Anna hasta değil; ama on üç yaşına dek sayısız ameliyat, nakil ve operasyon geçirdi, iğneler vuruldu. Hepsi ablası Kate'in çocukluğundan beri yakasını bırakmayan lösemiyle mücadele edebilmesi için. Kate ile tam doku uyumu olması için laboratuar ortamında genleri özel olarak seçilen özel üretim bir çocuk olan Anna, ablasına ilik verebilmesi için dünyaya getirilmişti - bu rolünü ve hayatını hiç sorgulamadı. Bugüne dek..."

Biraz çıtlatmış. Özet Anna merkezli; filmde ise Kate'i önplanda göreceksiniz. Anna'nın etkisi arkaplanda ağır ağır ama güçlü ilerliyor. Cameron Diaz'î görünce "romantik komedi" diye atlamıştım ama alakası yok. Başroldeki kız oldukça başarılı. Oscar'a da aday olmuş bu genç yaşında. Yönetmen Nick Cassavetes iyi iş çıkarmış. Bir roman uyarlaması. Romanın ne derece başarılı uyarlandığını bilmiyorum, ama yer yer etkileyiciydi. Yine de birşeyler eksikti. 10 üzerinden 6 diyelim...

Yerine göre hüzün de güzeldir.

10 Ağustos 2009

Turkcell'den Geri Dön Çağrısı

Turkcell hattımı Avea'ya taşımıştım. Geri dön çağrısı yapıyor ve diyor ki "bak sen şu an 66 + vergilere konuşuyorsun. biz sana 59 tl'ye tüm vergiler dahil Turkcell kalitesi verelim"
5000 dk Turkcelliçi, 1000 dk diğer yönlere ile gayet makul.
Ama problem şu ki "Limon" denilen hadise ile mevcut Turkcell'liler bu hizmetten 79 TL'ye faydalanabiliyor.

http://www.turkcell.com.tr/bireysel/kampanyalar/yeniturkcellilereozelkampanyalar/ayliksinirsiz

Yani hattınızı önce diğer operatöre geçirip geri dönerseniz yıllık 240 TL tasarruf yaparsınız :)

Hayalet Sevgililerim - Ghosts of Girlfriends Past

Normalde bu tarz romantik komedileri not düşmezdim. Eğlenceli bir arkadaşınızla beraber gitmiyorsanız sıkıcı olabilir. Ancak çapkın erkeklerin bakış açılarını anlatması açısından hoş noktalar mevcut. Hani evde aptal magazinleri izleyerek kafa boşaltacağınıza, bununla boşaltın :) Bu arada yarın da başka bir romantik komediye gidiyorum Üniaktivite ve Cameron Diaz hatrına. Umarım vakit kaybı olmaz :)

Metrodan Kaçış - Taking Of Pelham 123

Denzel Washington ve John Travolta'dan iyi bir film beklerdim. Hollywood saçmalamalarıyla dolu, olduğu kadar bir aksiyon. Konular havada, kurgu boşlukta... Zaman kaybetmeyelim derim.

27 Temmuz 2009

Makul Seviye Nedir Avea?

Yoğun cep telefonu kullanan arkadaşlarımdan Avea Sınırsız tarifesine geçen veya ikinci hat olarak seçen çok oldu. Buna göre 10000 dk aylık bir limit mevzu bahis her yöne. Lakin Avea'nın doğru düzgün altyapı sağlamadan patlayan ilk dönemi düzelmiş diye düşünürken başka bir yanlış/saçma/çamura yatma/dava sebebi hareketi ortaya çıktı.

Normal telefon alışkanlıklarım pek değişmeden bu hattı kullanmaktayken geçen gün şöyle bir mesaj geldi Avea'dan:
"Tarife kullanımınız makul seviye üstünde olup aynı kullanım devam ederse ek bedel talep etme ve hattınızı kapatma dahil haklarımızın saklı olduğunu hatırlatırız."

Sevgili Avea,
Beceremeyeceksen yapmayacaktın böyle bir kampanya. Hadi yaptın olmadı, özür dileyip tası tarağı toplayacaktın. Bu nedir? Herkese gönderilmiş saçma bir mesaj. 10000 dk'yı mı geçmişiz? Yarısını aştığımı sanmıyorum. Çekmiyor da zaten.

Topluca fişi çekeceğiz de ne zaman bakalım...

25 Temmuz 2009

Soda Hakkında: İçiyorsam Sebebi Çok

Nil Karaibrahimgil nasıl güzel bir varlıktır, o reklamlara da nasıl güzel gider :) Soda satışlarında sıcağın da etkisiyle eminim sağlam bir artış olmuştur.


Sodanın diğer içecekler karşısında da ayrı bir karizması var. Ucuz olmasına rağmen, kola-gazoz vb gazlı içeceklerden daha elit olduğu bir gerçek. En lüks mekanlarda bile soda-limon söylediğinizde, efendime söyleyeyim, fantadan daha seçkin bir seçim yapmış oluyorsunuz. Hani alkollü içki tüketilen bir mekanda kola ya da meyva suyu içseniz "aaa" diyebilecek kankileriniz, "soda-limon lütfen"e bir temiz "ooo" çekebilir :)

Faydaları da hakikaten varmış bu meretin. Yazı için tıklayınız. Video için tıklayınız.

Maden Suyu ve Soda Arasındaki Fark
Efendim soda karbondioksit katılmış su imiş. Doğal maden suyu, yeraltından çıkan bol bol minarel içeren çok daha faydalı birşeymiş. Bu yüzden bu ibarelere dikkat ederek tüketiyoruz. Şu meyveli soda denilen hadiseler, doğal maden suyuna girmiyor çoğunluklu. Ama doğal olanları da var. Etiketi okumak gerek.

16 Temmuz 2009

İş Hayatı Üzerine Sözler

Bir arkadaşım mail attı. Çok başarılı, yol gösterici sözler var. İlk gözüme çarpan Goethe'ninki oldu.

İş Hayatı Üzerine
İşini erteleyen insan, işinin hiçbir zaman yapılmaması riskine giren insandır. Baudelaire
"Yapamaz"lara kulak asarsanız hiçbir zaman yapamazsınız. David Lloyd George

Aktivite, dikkatin yaptığından daha fazla insanın geleceğini kurtarmıştır. Vauvenargues

Genelde, yapmanız gereken şey yapabileceğiniz şeydir. Elenor Roosevelt

İnsan hayatındaki en iyi şey çalışan, yaratıcı olan şeydir. İnanın, başarmayı çok seviyorum... Fakat gerçek ruhsal ve duygusal heyacan eylemdedir. Garson Kanin

İyi düşünmek iyidir; iyi hareket etmek çok iyidir. Horace Mann

Bir insan kendini adadığında ilahi taktir de o yönde hareket edecektir. Tüm olaylar diğer bir olayı desteklemek işin oluşur ve aksi taktirde hiçbir zaman ortaya çıkmaz. Bir akarsu boyunca oluşan tüm olaylar sadece bir karardan doğar. Hiçbir insanın hayal edemeyeceği tüm umulmadık durumlar, oluşumlar ve maddi destek bu şekilde elde edilebilir. Elinizden geleni ve hayal edebileceğiniz herşeyi yapmaya hemen başlayın. Cesaret; deha, güç ve büyüyü de içinde saklar. Şimdi başlayın. Goethe

Ne kadar yaparsan o kadar olursun. " Angie Papadakis

Eylemler, teorilerin çözemeyeceği şüpheleri silecektir. Tehyi Hsieh

Bir dönüm performans dünya kadar söze bedeldir. Jeremiah Howell

Dünyadaki tüm güzel değerleri toplasak bile, küçük sevimli bir hareketten daha hafif olacaklardır. James Russell Lowell

Küçük bir fikrin arkasındaki aktivite, bir dahinin uygulanmayan planından daha üretkendir. James A. Worsham

Bütün görkem başlamaya cürret edebilmektedir. Eugene F. Ware

Hayatın arenasında onurlar ve ödüller yaptıkları ile kendilerini gösterenlerin elindedir. Aristotle MÖ 384

Hayatın her alanında sorulması gereken soru "Ne elde ettik?" değil, "Ne yaptık?" tır. Carlyle

Yan etkisi olmayan eylem yoktur. Barry Commoner

Başarılı eylemler gerçekleştirebilmek için, hiç bir şey kararlı bir zihin ve tükenmeyen bir enerjinin birleşiminden daha kullanışlı olamaz. Henri Frederic Amiel

Kendimi başarılı görüyorum... Diğer insanlar da mutlaka benim düşündüklerimi düşünmüşlerdir. Farkımız; ben düşündüklerimi uyguluyorum onlar ise uygulamıyor. Nolan Bushnell

Pratiğe dönüştürülen büyük düşünceler, büyük işler anlamına gelir. Hazlitt

İdealist kısa dönemi düşünmez. Çıkarcı uzun dönemi önemsemez. Gerçekçi ise kısa dönemde yapılan ve yapılmayanların uzun dönemi belirlediğine inanır. Sydney J. Harris

Zor bir işi geciktirmek onu imkansız bir işe dönüştürür. George H. Lorimer

Yaşadığım bu çok meşkul yıllar içinde sıkça sorular bir soru: "Bu kadar şeyi nasıl yapabildiniz?" Cevabı çok basit : "Herşeyi yapılması gereken zamanda yaptım." Sir Richard Tangye

Doğru yolda olsanız bile, eğer orada öylece beklerseniz ezilirsiniz. Will Rogers

Deviri arttırmayı durdurup vitesi atmanın gerektiği zaman mutlaka gelecektir. David J. Mahoney, Jr.

Düşündüklerimiz ve inandıklarımız önemli değildir. Asıl önemli olanlar yaptıklarımızdır. John Ruskin

"Elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz" demenin bir anlamı yoktur. Gerekli olanı yaparken başarılı olmak zorundasınız. Winston Churchill

Olduğunuz yerde durarak ayağınızı sakatlamazsınız. Hızlandıkça ayağınıza birşey olmasının şansı artar ama biryerlere gitme şansınız da artar. Charles F. Ketterin

Hiçbirşey yapmamak, yapılanların en yaygın olanıdır. Jerry Brown

Eylemle sonuçlanmamış bir fikir pek birşey ifade etmez. Bir düşünce eseri olmayan eylemler de bundan farklı değildir. Georges Bernanos

Yaptıklarımız bizi oluşturur, biz de yaptıklarımızı. George Eliot

Yaşamın sırrı bilgili olmak değil harekete geçebilmektir. Thomas Huxley

İş hayatının ruhu hızlı olmaktadır. Chesterfield

Güne sarılın ve yarına mümkün olduğu kadar az güvenin. Horace (MÖ 65)

Başarının formülündeki en önemli içerik insanlarla nasıl başedileceğini bilmektir. Theodore Roosevelt

Başarılı kuruluşların keşfettiği gizli formül, müşterilere misafir ve çalışanlara insan gibi davranmaktır. Tom Peters

Bir insanın birşeyi, şu ana kadarkine oranla daha iyi ve daha ucuza üretmesine izin verin, para akmaya başlayacaktır. Henry Ford

Benim başarı konusunda bildiğim tek şey, başarmak konusundaki kararlılıkdır. William Feather

Önemli biri olmanın bedeli sorumluluktur. Sir Winston Churchill

Toplum içerisinde başarılı bir insan gördüğünde onu keyiflendiren şeyleri araştır ve eğer mümkünse onun sistemini uygula. Benjamin Disraeli

Başarı ve başarısızlığımız, zihinsel durumumuzun bir sonucudur. İnsanlarla ve kendimizle ilgili olan düşüncelerimiz, insanlara ve kendimize karşı tavrımız...

Dünya üzerinde başarılı olabilmek için, başarılı gibi görünmemizi sağlayan herşeyi yaparız. La Rochefoucauld

Kendinize yatırım yapmalısınız fakat başarının olasılığını hesaplayamazsınız. Anahtar, kendinizi adamaktadır. Jack Hilton

Başarı, herşeye hazırlıklı olmaktır ve hazırlıklı olmadığınızda başarısızlık kaçınılmazdır. Confucius

Uyanıklık sadece özgürlüğün değil, başarının da gereğidir. Beecher

Eğer daha başarılı olması için eğitilen bir insanın eğitimindeki bir aşamayı ben belirleyecek olsam, bu aşama hızlı bir gözlem alışkanlığının eğitimi olurdu. Bu hepimizin kusursuzlaştırmaya çalıştığı bir alışkanlık olmalıdır. Eugene G. Grace

Benim sloganım konsantrasyondur. Fakat ondan önce dürüstlük ve üretim gelir. Andrew Carnegie

Başarı istemek değildir. Jack Barringer

Bir maytap, ampulden daha parlak bir ışık verebilir ama onu sokağınızı aydınlatmak için kullanamazsınız çünkü yeterince uzun süre yanmaz. Başarı için; kalıcık, parlaklıktan daha gereklidir. Richard Loyd Jones

Başarı sözcüğünün köküne inerseniz, "sonuçlandırabilme" anlamına geldiğini bulursunuz. F. W. Nichol

Bu hayatta tek ihtiyacınız, kendinize olan güveniniz ve reddebilme yeteneğinizdir. Mark Twain

Başarının yüzde sekseni kendini gösterebilmektir. Woody Allen

Para, övgüler ve tanıtımınızı düşünmekten vazgeçtiğiniz vakit, başarının en üst mertebesine ulaşmışsınızdır. Dr. O. A. Battista

İş yaşamındaki başarı sanatının sırrı sıkı çalışmaktır, herşeyi ciddiyetle ele almak değil. Elbert Hubbart

Başkalarından ileri görüşlü olmamın nedeni, devlerin omuzlarında olmamdır. Isaac Newton

Başarı genellikle onun peşinden koşamayacak kadar meşgul insanların olur. Henry David Thoreau

Eğer ilk defasında başaramadıysanız ortalamaya yaklaşıyorsunuz demektir. M. H. Alderson

Başarılı insanlar sürekli uğraş içindedirler. Hata yaparlar ama vazgeçmezler. Conrad Hilton

Başarıyı yakalamak için ya daha iyi bir tuzak kurun ya da neden yakalayamadığınızı görebilmek için daha büyük bir delik bulun. Edgar A. Shoaff

Hizmet amaçlı işler başarıya, kar amaçlı olanlar ise başarısızlığa yöneliktir. Nicholas M. Butler

Hiç birşey ayağınıza gelmez; en azından iyi olan hiçbirşey. Herşeyi gidip almanız gerekir. Charles Buxton

Az kork, çok umut et; az ye, çok çiğne; az homurdan, çok nefes al; az konuş, çok anlat; az nefret et, çok sev ve en güzel şeyler seninle olsun. İskandinav Atasözü

Başarı kazanmak için, bizi insanlara sevdirecek niteliklere ve kendimizi korkutacak hatalara ihtiyacımız vardır. Joubert

Eğer yapabileceğinizi düşünürseniz, yapabilirsiniz. Yapamayacağınızı düşünürseniz, haklısınızdır. Mary Kay Ash

Hayatta başarılı olmak; iyi bir ele sahip olmak deği, kötü bir eli akıllıca oynamaktır. Denis Waitley

Doğru zihinsel bileşimi yakalamış bir insanı hiçkimse durduramaz; yanlış zihinsel bileşime sahip bir insana hiçkimse yardım edemez. W. W. Ziege

Başarı, bilinçli olanları bulur. Başarısızlık ise umursamadan ve bilinçsizce yaşayanların peşinden ayrılmaz. Napoleon Hill

Başarı, çalışanlarınızla iyi bir iletişim kurmak ve rakiplerinizin üstesinden gelmektir. Anonim

Başarının üç öğesi : Yetenek, hırs ve iyi bir tatil. Charles Luckman

Başarı başarısızlıkların olmaması değil, yüksek amaçlarınızın olmasıdır; her savaşı kazanmak değil sonunda kazanmaktır. Edvin C. Bliss

Başarı, sıkı çalışmayla üstesinden gelinmiş başarısızlıktır. Jimmy Lyons

Başarı, sıkı çalışma ve iyi dinlenmenin birleşimidir. Richard M. Nixon

Başarı bir yolculuktur, yol değil. Ben Sweetland

Başarı, gereken zamanda yapılan iyi yönetimdir. William E. Holler

Sadece bir başarı vardır; hayatı istediğin gibi yaşayabilmek. Christopher Morley

Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız, vardığınız yerin önemi yoktur. P.Drucker

Doğru yolda giden kaplumbağa eğri yolda giden yarış atını geçer. J. J. Rousseau

Hiç kimse başarı merdivenine elleri cebinde tırmanmamıştır. Konfüçyüs

Uçurtmalar, rüzgar kuvvetiyle değil, bu kuvvete karşı uçtukları için yükselirler. William Churchill

Hırs bir teknenin, yelkenini şişiren rüzgara benzer. Fazlası tekneyi batırır. Azı da tekneyi olduğu yerde saydırır. Voltaire

Şampiyon olmak demek, şampiyon gibi düşünmek demektir. Dennis Waitley

Deha, insanın kendi ateşini yakmasıdır. J.Foster

İnsanoğlunun içinde uyuyan güçler vardır. Kendisi bile şaşırır. Çünkü bu güçlere sahip olduğu aklından bile geçmez. Bu güçleri uyandırıp eyleme geçebilirse, o kişinin hayatında büyük bir devrim olurdu. Swette Marden

Kendi omuzuna tırman. Başka nasıl yükselebilirsin ki! Nietzche

Harikulade şeyler ancak içlerindeki bir şeyin koşulların üzerinde olduğuna inanma cesareti gösterenler tarafından yapılmıştır. Bruce Barton

Kaplumbağaya dikkat et! Ancak kafasını çıkarıp risk aldığında ilerleyebilir. James B. Conant

Harekete geçerken ilkel, plan yaparken stratejik olun. Rene Char

Çok küçük bir başarı çok büyük bir plandan daha iyidir. Leon Duguit

Küçük işleri iyi yapmak, büyük işleri daha iyi yapabilmeye giden yoldur. Anonim

Küçük avantajların peşinden koşarken büyük başarılardan olabilirsiniz. Konfucyus

Çok konuşan az iş yapar. Schiller

Hayatınızı cesurca kabullenin, başarıya dönüştüğünü göreceksiniz. Emerson

İktisatçı; dün öngördüğünün bugün gerçekleşmediğini yarın açıklayabilen kimsedir.

Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. Albert Einstein (1879-1955)

Yüzeyde hazine bulamazsınız.

Akıllı adam, aklını kullanır. Daha akıllı adam, başkalarının aklını da kullanır Bernard Shaw

Yapılırken heyecan duyulmayan işler başarılamaz. Emerson

Yapamayacağın şeylerin, yapabileceklerini engellemesine izin verme. John Wooden

Sorun, ne kadar derine düşmen değil, düştükten sonra nereye zıplayacağındır.

Yeterli zamanım yok deme... Pasteur, Michelangelo, Leonardo da Vinci'nin de günleri 24 saatti...

Hakkıyla başlatılan bir girişim, gereken herşey kazanılana dek bırakılmamalıdır.

Kolay kazanılan zaferler ucuzdur. Kazanmaya değer olanlar ise zorlu bir savaşın sonunda gelir.

Başarı azim gerektirir; azim ise irade…Bazı hedefler; başarısız olmaya da değer...Gerçek başarı; başarısız olma korkusunu yenebilmektir...

Başarı istediğini elde etmek, mutluluk ise elde ettiğini sevmektir...

En büyük zaferimiz düşmemek değil, düştüğümüz zaman ayağa kalkmamızdır.

Deneyip de başaramayanları değil, yalnızca denemeye bile kalkışmayanları yargıla.

Eğer yaşamında hiç başarısızlık yoksa, yeteri kadar risk almamışsın demektir.

Başarının gerçek ölçüsü, nelere sahip olduğun değil, nelerden vazgeçebileceğindir.

Her başarısızlık, insanlara başarının şanstan başka bir şey olmadığını bir kez daha düşündürür.

Ders alınmış başarısızlık başarı demektir. Malcomb S. Forbes

Kim iyi yaşamış, bol bol gülmüş ve çok sevmişse başarıyı yakalamış demektir. Bessie Anderson Stanley

Başarı bir işi %100 katlamak değil, 100 işi %1 bile olsa ilerletmektir.

Zirveye çıkarken gördüklerine selam vermeyi unutma, inerken de aynı yolu kullanacaksın.

Yükselmenin merdiveni 5 basamak; İyilik &Doğruluk&Çalışmak &Bilgi &Sevmek

Başarı, sahip olduğun yeteneklerle nereye kadar çıkabildiğinle ölçülür. Anonim

Her başarılı erkeğin arkasında, onunla gurur duyan bir karısı ve bu işe şaşakalmış bir kayınvalidesi vardır. Brooks Hays

Başarı, yalnız sözlüklerde "çalışmadan " önce gelir. Anonim

Kaybetmeyi ahlaksız kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an ama ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.

İlk seferde başaramazsanız, tekrar tekrar deneyin, sonra vazgeçin. Hemen vazgeçmek, aklını kullanmamaktan başka bir şey değildir.

Yenilmek ama yinede teslim olmamak... Zafer budur.

Bir günde ortaya çıkan başarıyı oluşturmak, yirmi yıl alır.

İş Hayatı Üzerine 2
Eğer işiniz başka hiçbirşeye zaman bırakmayacak kadar yoğunsa yanlış giden birşeyler var demektir; sizinle ya da işinizle ilgili. William J. H. Boetcker
Bilmediğiniz şeyin size zarar vermeyeceğini büyük ihtimalle duymuşsunuzdur, ama iş hayatında verir. C. S. Lewis

İş hayatı bütün lise ve üniversitelerden daha zor bir okuldur. Thomas A. Edison

İş hayatındaki sürprizlerin yüzde doksan dokuzu olumsuzdur. Harold S. Geneen

İş hayatını seviyorum çünkü rekabet var; çünkü kelimeler yerine yapılanlar ödüllendirilir. İş hayatını seviyorum çünkü ciddiyet ister ve bügünün işiyle uğraşırken yarını düşünmeme fırsat vermez. İş hayatını seviyorum çünkü düzeltmeye değil yapmaya çalışır; çünkü bencilcedir, iki yüzlülüğe ve duygusallığa yer yoktur. İş hayatını seviyorum çünkü hatayı, uyuşukluğu verimsizliği cezalandırıp; elinden gelen herşeyi ortaya koyanları fazlasıyla ödüllendirir. ...yazı devam eder... Son olarak, iş hayatını seviyorum çünkü hergün taze bir maceradır. Robert Hervey Cabell

İş hayatı inanç talep eder, ciddiyet gerektirir, yürek ister, dürüstçe bencilliktir, hata affetmez ve hayatın ta kendisidir. William Feater

Ticarette iyi olmak sanatın en şaşırtıcı dalıdır. Andy Warhol

İş hayatındaki en büyük yetenek diğerleriyle iyi geçinip onların yaptıklarında etkili olabilmektir. John Hancock

Her büyük insanın içinde idealist bir dokunuş vardır. Wilson

İş hayatı sekse benzer. İyi olduğu zaman çok iyidir; pek iyi olmadığı zaman, yinede iyidir. George Katona

Bazıları özel girişimi vurulması gereken bir yırtıcı olarak görür, diğerleri ise sağılması gereken bir inek olarak.. Ama arabayı çeken güçlü bir at olduğunu görenler çok azdır. Sir Winston Churchill

Ben de diğer insanlar gibiyim. Tek yaptığım talebi karşılamak. Al Capone

İş hayatında paranoya bir psikoz değildir, gerçektir; belki de hayatta kalmanın yoludur. Fred Adler

Ticaret, saygı duyulması gereken bir savaş gibidir. Ana strateji doğruysa yapılacak sayısız taktik hata bile başarıyı engelleyemez. Robert E. Wood

İş hayatındaki can alıcı nokta hizmet etmek için beslenen dürüst duygudur. Ticaret bilindiği gibi hizmet bilimidir. En iyi hizmet veren en çok kar edendir. George Eberhard

Bir adam sadece para kazanmak fikriyle işe başladıysa, büyük ihtimalle, yapamayacaktır. Joyce Claude Hall 1891

Spor birçok yönden iş hayatına benzer. Diğerleri kadar iyi ya da daha iyi olmak isterseniz onlar kadar zinde olmalısınız. Zinde ve yetenekli olduğunuz zaman; iyi oyuncu ile çok iyi oyuncu arasındaki farkı belirleyen ise kararlılıktır. Anthony J. F. O'Reilly

İşi ofiste bırakmak iyi bir kural gibi gözükebilir ama daha da iyi olabilir; çünkü başarıyı arzulayan biri, ayakta olduğu her saat yeni fikirler ve programlar üretiyor olmalıdır. İşi çalışma saatlerinden sonra düşünmemek kulağa iyi gelir fakat farkettim ki bir kere rahatladıktan sonra arkasından iş sıklıkla gelmez. John H. Peterson

Birçok işyerinde, mesai saat 5'te biter. Fakat başarıyı izleyenler, bugünü dünden devralır ve yarına kadar taşırlar. Lawrence H. Martin

Diğerleri istemezken, birinin yaptığı fedakarlık işlerin iyi gitmesini sağlar. Ki-Jung Kim

Eğer en iyi yüz ticari kuruluşu incelemeye kalkarsanız, eminim büyük bir çoğunluğunun başarısının özgün ve yenilikçi satış metodlarında gizli olduğunu farkedeceksiniz. W. Alton Jones

Bir iş adamının kararları sahip olduğu bilgiden öteye gidemez. R. P. Lamont

Başarının anahtarı, dünyada olup bitenleri algılayıp günün ihtiyaçlarına uygun ürünleri sunmaktır. Tersini düşünenler ise günün ihtiyaçlarını ürünlerine uydurmak için uğraşıp dururlar. Pieter C. Vink

Bugünün işinin dünün metodları ile yapabileceğine inanmıyorum. Nelson Jackson

İş hayatı bisiklete binmek gibidir. Ya sürekli pedal çevirirsiniz ya da düşersiniz.

Ticaret diğer tüm işlerden daha fazla gelecekle ilgilidir; bitmeyen bir hesaplama süreci, ileri görüşlülüğün pratiğidir. Henry R. Luce

Ticaretin sadece iki basit işlevi vardır: pazarlama ve yenilik. Peter F. Drucker

İş hayatında herkes; yasal ama diğerleriyle çelişen amaçları doğrultusunda çalışır. Harold S. Geneen

İş keyfi engeller ama farklı keyifler getirir. William Feather

İşinizi kendiniz yönlendirmezseniz, sizi dışarı doğru yönlendirirler. B. C. Forbes

Kalbinizi işinizin ve işinizi de kalbinizin içine yerleştirmelisiniz. Thomas J. Watson Thomas J. Watson

Aptallar, akıllıların iş yapmaya korktuğu yerlere akın ederler. Peter F. Ducker Peter F. Ducker

Bir iş açmak çok kolaydır; onu açık tutmak ise çok zordur. Çin Atasözü

Bir iş adamının yeteneği; bir malı çok olduğu yerden değerli olduğu yere getirebilmektir. Emerson

Bir iş ya daha iyi ya da daha kötüye doğru ilerler. Calvin Coolidge

Monopol, yolculuğunun sonuna gelmiş bir işi ifade eder. Henry Demarest Lloyd

Bir işin sadece tek bir geçerli amacı olabilir: Müşteri kazanmak. Peter F. Ducker

İş adamı ticari bir takip içindedir. Ticari olarak takip edilen şey ise paradır. Ambrose Bierce

Ticaret: Başka bir insanın cebindeki parayı kibarca alabilme sanatı. Max Amsterdam Max Amsterdam

Yasal olan her işin amacı kar karşılığında ve bedeli risk olan hizmettir. Benjamin C. Leeming

Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız, vardığınız yerin önemi yoktur. P.Drucker

Güç ve güveni hep dışımda aradım. Ama bunlar insanın içinden gelir. Ve her zaman oradadırlar. Sigmond Freud

Bir işe girişmek için iyi bir gerekçemiz yoksa, ona başlamamak için iyi bir nedenimiz var demektir. Çiçero

Dünyanın en güç işi birşeyin nasıl yapılacağını bilirken, başka birinin nasıl yapamadığını ses çıkarmadan seyretmektir. Mevlana

Babam iki tür insan bulunduğunu söylerdi. İşi yapanlar ve yapılan işten kendine kredi çıkartanlar. O, benden birinci grupta yer almam için çalışmamı istedi. Zira bu grupta diğerinden daha az rekabet vardı. Indra Gandhi

Hırs bir teknenin, yelkenini şişiren rüzgara benzer. Fazlası tekneyi batırır. Azı da tekneyi olduğu yerde saydırır. Voltaire

Kendi omuzuna tırman. Başka nasıl yükselebilirsin ki! Nietzche

Seveceğin bir iş seçersen, yaşamında bir gün bile çalışmış olmazsın Konfucyus

Hata yapmaktan korkmak, ilerlemenin ölümüdür. Alfred North Whitehead

Kurda sormuşlar ensen neden kalın diye kendi işimi kendim görürüm demiş.

Değişimi başlatanların ilk işi, alışkanlıkları ortaya çıkarmaktır; onları değiştirmeye çalışmak değil. Gary Hamel

Takım çalışmasının iyi bir özelliği, her zaman başkaların da sizin tarafınızda yer almasıdır. Margaret Carty

Sanayi Çağının simgesi "makineleşme"ydi. Yaklaşan yeni dönemin simgesi ise "gezegen" olacak. Yani yaşayan, kendi kendini yaratan ve yenileyen bir sistem. Yöneticilik anlayışı da bu doğrultuda değişecek. Peter Senge

Her sey üstüne üstüne geliyorsa, belki de sen ters gidiyorsundur. Fransız Atasözü

İnsanoğlunun yapacakları, hayal ettikleri ile sınırlıdır. Arthur C. Clarke

Bir kez de korkunu yen, zaferi güzeldir.

Kolay kazanılan zaferler ucuzdur. Kazanmaya değer olanlar ise zorlu bir savaşın sonunda gelir.

Çok konuşan az iş yapar. Schiller

Yumuşak olma ezilirsin sert olma kırılırsın. Victor Hugo

Küçük şeylere gereğinden çok önem verenler, elinden büyük iş gelmeyenlerdir. Eflatun

Çok yaprak, az meyve; bu doğanın aynasıdır. Çok söz ve az iş; bu da insanın hatasıdır...

Politikacılar, gelecek seçimi; devlet adamları, gelecek kuşağı düşünür...

Harekete geçerken ilkel, plan yaparken stratejik olun. Rene Char

Çok küçük bir başarı çok büyük bir plandan daha iyidir. Leon Duguit

Küçük işleri iyi yapmak, büyük işleri daha iyi yapabilmeye giden yoldur. Anonim

Küçük avantajların peşinden koşarken büyük başarılardan olabilirsiniz. Konfucyus

Çok konuşan az iş yapar. Schiller

İktisatçı; dün öngördüğünün bugün gerçekleşmediğini yarın açıklayabilen kimsedir.

Akıllı adam, aklını kullanır. Daha akıllı adam, başkalarının aklını da kullanır Bernard Shaw

Zirvelerde kartallar da bulunur, yılanlar da. Ancak birisi oraya süzülerek, diğeri ise sürünerek gelmiştir. Önemli olan nereye gelmiş olduğunuzdan çok, nereden ve nasıl geldiğinizdir. Cenap Sahabettin

Yeterli zamanım yok deme... Pasteur, Michelangelo, Leonardo da Vinci'nin de günleri 24 saatti...

Hakkıyla başlatılan bir girişim, gereken herşey kazanılana dek bırakılmamalıdır.

Başarı bir işi %100 katlamak değil, 100 işi %1 bile olsa ilerletmektir.

Zirveye çıkarken gördüklerine selam vermeyi unutma, inerken de aynı yolu kullanacaksın.

Yükselmenin merdiveni 5 basamak; İyilik &Doğruluk&Çalışmak &Bilgi &Sevmek

Kaybetmeyi ahlaksız kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an ama ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.

Bir günde ortaya çıkan başarıyı oluşturmak, yirmi yıl alır.

Havlayan bir köpek, uyuyan bir aslandan daha çok işe yarar. Washington Irving

Bulunduğunuz odadaki en önemli kişi, bir sonraki adımın ne olduğunu bilendir. James L. Webb

İşin değiştirilemez yasası : Kelimeler kelime, açıklamalar açıklama, sözler sözdür ama sadece performans gerçektir. Harold S. Green

Planlama bir çok kişi tarafından, harekete geçiş ise bir kişi tarafından yapılır. Charles De Gaulle

En meşgul kişi en bol zamana sahiptir.