20 Aralık 2009

Evrensel Gazetesi Kitap Eki Röportajım (Debut Hakkında)

Geçen ay Evrensel Gazetesi Kitap Eki'nde (TÜYAP Kitap Fuarı Özel) yayınlanan, Uğur Halil Karakullukcu tarafından yayınlanan röportajım:

"Günümüzün öykülerini topluyorum"
Erdem Genç, çocukluğundan beri edebiyat ve müzik gibi çeşitli sanat dallarına ilgi duymuş, bu dallarla ilgili çeşitli çalışmalar gerçekleştirmiş, Özellikle Türkiye'de rock ve metal müzik seven insanlar için özel bir yeri olan Metal Monster dergisini arkadaşlarıyla beraber, yaşadıkları çeşitli olumsuzluklara karşı çıkarmış, Köprüaltı ve Şebek, Dream Dergi gibi bir çok dergiye katkıda bulunmuş bir genç. Erdem Genç, bu günlerde kitap evlerinin raflarında yer alan "Debut" isimli ilk hikaye kitabı ile ergenlik döneminden bu güne kadar kaleme aldığı çeşitli öykülerini okuyucuların beğenisine sunuyor. Erdem Genç ile uzun bir zaman aralığında yazdığı öykülerinin oluşum sürecini, içeriğini ve yazı yazmanın kendisi için ne ifade ettiğini konuştuk.





İlk kitabınız olan “Debut”ta toplanan hikayeler uzun bir zaman aralığında oluşturmuş. Uzun zamandır yazdığınız hikayelerin arasından bu kitapta yer alacak öyküleri hangi kriterlere göre seçtiniz?

Sizin de dediğiniz gibi öyküler ta lise yıllarından beri yazdıklarım arasından bir seçki. İlk kitabım olması sebebiyle okuyuculara “Merhaba” dediğim bir çalışma. Farklı türlerin, farklı tarzların kullanıldığı öyküleri seçmeye özen gösterdim. Uğur getirsin diye de bunları 13 taneyle sınırladım.

Birbirinden çok farklı temalar içeren öyküleri bir grubun albümünü oluşturması gibi seçtim. Örneğin ilk öykü “Hiç” oldukça kısa ve sarsıcı bir intro tadında. Kasetin –gerçi artık kaset de kalmadı ama- B yüzü ise “Sus” adındaki intro’yla başlıyor ve “21” adındaki outro’yla bitiyor aslında. “Yeni Başlayanlar İçin Rock Ortamları” ise bir bonus parça.



Öykü yazmaya ne zaman başladınız?

-Bilmiyorum, belki de yazı yazmaya başladığımda! İlkokulda çıkardığımız çevre gazetesinin editörü bendim. Ortaokulda sınıf gazetemizin 8-D Postasının da editörü bendim ve yazılarımla birlikte öykülerim de çıkardı bazen. Lisede de Metal Monster serüveni başlayınca daha sınır tanımayan yazılar yazabiliyordum. Kitaptaki öyküler de bu ‘sınır tanımayan’ yıllardan başlıyor.



Öykülerinizde, İstanbul’da yaşayan bir gencin kendi hayatına dair birçok benzerlikler bulabileceğini görüyoruz. Sizin de içinde yaşadığınız bir ortamı yazıya dökmenin avantajlarına ve zorluklarına kısaca değinir misiniz?

Tüm kitabın arka planı İstanbul. Bu yüzden kapağı da İstanbul’un en önemli simgelerinden Taksim Meydanı’nda çektiğim bir çiftin fotoğrafı. Dünya’da birçok şehir gördüm ama İstanbul’a rakip bulamadım. Benzersiz ve olağanüstü bir şehir. Elbette ömrümü geçirdiğim bu şehir beni etkiliyor ve bana ilham veriyor. Her köşesinden, binlerce yıllık geçmişinden öyküler fışkırıyor zaten. Ben şimdilik günümüzdekileri topluyorum.





Bazı öykülerinizde şiddet dolu olayları yazıya dökmüşsünüz. Öykülerinizde şiddet motifinin kullanılmasının sebeplerini açıklayabilir misiniz?

Aslında bu ruhsal bir tatmin diyebiliriz. Özellikle lise yıllarında yazılmış olanlarda, o zamanki ergenlik isyanlarımı yazarak dindirmiştim. Hala ilginç bulduğum için kitapta da yer verdim. Kitabın sonunda şu paragraf çok güzel açıklıyor sanırım: “Düşlerin sınırı yoktur. Kalemimin yani klavyemin de. Düşlerimi dökerim ortaya, kan dökmeden işlediğim cinayetler gibi veya sevişmeden içtiğim sigaralar…”



İlk öykü kitabını yayınlayan bir yazar olarak, sizin eserlerinizi oluşturmanıza yardım eden kaynaklara, edebiyatta hangi isimlerden ve tarzlardan etkilendiğinize dair örnekler verir misiniz?

Klasikler dışında bol bol fantastik kurgu ve korku romanları, öyküleri okuyorum. Bana yeni ve sıra dışı dünyalar gösteren eserler ilgimi çekiyor. Günümüz yazarlarını seviyorum; hatta bu yüzden bazı arkadaşlarım bana “best-seller okuyucusu” diyor. Evet, başarılılarsa neden okumayayım?

Yazın dışında sinema, müzik, tiyatro, fotoğraf, modern sanat gibi sanatın farklı dallarında da keyifle takip ettiğim çalışmalar var. Bunların da katkıları büyük.



Kitabınızda sayfa numaraları sondan başa doğru. Bunun sebebi nedir?

-Baskı hatası… Şaka şaka. Başınıza geliyordur: Bir kitaba başlıyorsunuz, kurguyu seviyorsunuz devam ediyorsunuz, bir yerlere geliyor tıkanıyor, hatta itiraf etmek gerekiyor ki zorlanarak okuyorsunuz. Ben bu durumda da sonuna kadar okuyanlardanım. Böyle zamanlarda ara ara kitabın kaç sayfa olduğuna bakar, kaldığım sayfadan çıkararak kaç sayfa kaldığını anlamaya çalışarak kendimi teselli ederim. Bu zorluk yaşanmasın diye sayfa numaraları tersten sıralandı. Böylece her zaman geriye ne kadar kaldığını biliyorsunuz. Bu arada öykü sırası ile öyküler arasında bazı numerik şifreler var. Bunları bulmak da okuyucuya kalsın.



"Debut”ta yer alan öykülerinizin, bir çok öykünün arasından seçildiğini biliyoruz. Acaba bu kitapta yer almayan diğer öykülerinizi de de yayınlamayı düşünüyor musunuz?

-Hem diğer öyküleri, hem de yeni yazdıklarımı elbette yayınlamak isterim. Bazıları çeşitli dergilerde veya internette yayınlandı bile. Ancak kitaba alırken mutlaka ya güncelleyeceğim ya da yeni çalışmalar ekleyeceğim. Çünkü kitap, dergi veya internet gibi ömrü –en azından fikren- sınırlı bir mecra değil ve çok daha titiz olmak gerekiyor.

Ayrıca rock müzik üzerine bir roman ve perküsyon üzerine araştırma çalışmamı sürdürüyorum. Umarım bunları da önümüzdeki günlerde okuyuculara ulaştırma imkanım olur.



Aynı zamanda siz Dream Dergi'de ve Alternatif Süreç gazetesinde köşe yazmış bir insansınız. Acaba dergici yönününüzüz, öykülerinizi yazarken ne gibi katkıları oldu?

Bu ikisi dışında asıl “dergici” sıfatını hak etmek için 1999-2004 yılları arasında önce fanzin olarak başlattığım sonra dergiye dönüşen Metal Monster’ı hatırlamak gerekir. Kapak tasarımından dizgisine, baskısından editöryal işlerine kadar her şeyini yapmaktaydım. 1999’daki satanist olaylar yüzünden çekilen sıkıntılar, sonrasında yasal izinler alınması gerektiğini bilmeden dergi çıkardığım için açılan davalar gibi başka deneyimleri de oldu. Dergiden size dinlemeniz için verilen albümler, gitmeniz gereken konserler-film gösterimleri aslında evde oturduğunuzda dinlemeyeceğiniz kadar albüm, izlemeyeceğiz kadar film izlemenizi sağlıyor. Kritiğini yapmanız için gönderilen kitapları okumadan yazamıyorsunuz. Ayrıca yaptığınız röportajlarla yeni insanlarla tanışıyorsunuz ve başkaları için ulaşılmaz gelen kişiler belki de arkadaşınız oluyor. Tüm bunlar deneyimlerinizi zenginleştiriyor ve ister istemez yaratıcılığınızı etkileyen öğeler oluyor.



Bu öykü kitabının yayınlanmasının ardından gerek yakın çevrenizden, gerekse de sizi sadece yazılarınızdan tanıyan insanlardan kitabınızla ilgili ne gibi tepkiler aldınız?

Belki sadece arkadaşlarım oldukları için hep övgüler, takdirler aldım. Dışarıdan da güzel tepkiler geliyor. Bir de şu durum var: 20’li yaşlarda bir insansanız 20’li yaşlardaki başka bir insana “bayılıyorum sana, hastayım” gibi aşırı tepkiler vermezsiniz. Belki biraz da bu yüzden yaşlı hatta ölmüş ustalara saygı gösteriyoruz. Ama neyse ki kitabın hedef kitlesi liseliler ve üniversiteliler. Liselilerden bu tarz aşırı tepkiler almak hem gururlandırıcı, hem de eğlenceli oluyor. Kitapta tüm iletişim bilgilerim ve sosyal medya adreslerim mevcut. Bu yüzden bana rahatlıkla herkes ulaşabiliyor.

1 yorum:

Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.