21 Şubat 2009

Recep İvedik 2

!f İstanbul 8. AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali sürerken bu filme mi gidilir? Kardeşim askere gidiyorken, kuzen falan da yanıbaşındayken, e az biraz da merak ediyorken gidiliyormuş.
Şu film izlerken sinema salonu etkisi pek önemli artık. Astoria'da daha önce salon 8'de gittiğimde, perde salona göre çoook büyüktü. Şimdi salon 5'te gittik. Salon da perde de pek küçük. En azından oranları uygun derken, bu sefer de sağ kısımdaki netlik problemi ve bitmek tükenmek bilmeyen film öncesi, ara sonrası reklamlar (toplamı 30-40 dk vardır), bundan sonra beni burada film izleme konusunda epey düşündürttü. Dip not olarak da bu filmin üç salonda birden oynadığını belirteyim.Gitmeyenlere inat "yahu komiktir, gülersiniz, artislik yapmayın" şeklinde temkinlerde bulunup önyargılarımı aşarak gitmiştim. Ama çok fenaymış. Hele önceki gün festivalde Wendy & Lucy gibi gayet düzgün bir film izlemişken. Başı sonu "uyduruk", arası bol parodili -ki bu kısımlarda bol bol güldüm- bir skeçler bütünü. İlk film de böyleydi. Kardeşim de "sinemada gitmeye değmezmiş" dedi.


Bu tarz, herkesin gittiği filmlerin lezzetli yanı, sonrası arkadaş arası muhabbetler oluyor. Geyikler dönerken hippopotamlar gibi gülüşüp neşemize neşe katıyoruz anca.

17 Şubat 2009

ŞişhaneMetro İstasyonu

Müzisyen tayfaya müjde! Tünel'deki stüdyolara ulaşım epey kolaylaştı.
Ta Sanayi Sitesi'nden Şişhane'ye metroyla, trafiksiz dertsiz tasasız başlamış. Bugün stüdyo çıkışı ilk defa bindim. Pırıl pırıl, yepyeni bir istasyon. Döne döne, diğerlerine nispeten daha az genişlikte ama fazla derinlikte şık inişiyle Londra metrosuna benzettim. Tabi ki bizimki gıcır gıcır :)
Metro da öyle. Yeni araç, Londra'daki gibi enlemesine koltuklarla doldurulmuş ve kırılma, zarar görme vb durumlarında kolayca yenilenebilecek şekilde. Aslında daha çok ayakta yolcu almaya yönelik. Artık sıkış tıkışlığa iyice alışacağız biz de Avrupalılar gibi herahalde :)

Yenilenmiş harita Sanayi Sitesi'nden Şişhane'ye kadar olan bölgeyi göstermenin yanında, aktarmaları da gösteriyor. Daha havalı olmuş. Harita yanlarında LCD'lerde reklamlar dönüyor. Şu an yeni metronun reklamı var. Yeni hat biraz gemimsi havada tıngır mıngır sallanmakta. Yeni metro reklamı da öyle! :)
Ama problem şu ki Taksim'de tekrar inip tekrar binmek gerekiyor. Neyseki kat falan çıkmıyorsunuz, indiğiniz yerden 5 metre ileride diğer metro var. Şu an yapım çalışmaları devam ettiğinden böyleymiş. Dün de anons vardı "teknik arızadan dolayı Şişhane kapalı" diye. Zamanla oturduğunda gayet güzel olacak.
Metro güzergahında oturanlara büyük kolaylık. Dışarının havasından etkilenmeden ihtiyaçları, alışveriş merkezleriyle rahatça giderebileceğiz.

16 Şubat 2009

Kuruçeşme Balık

Kuruçeşme Migros'un hemen yanındaki Kuruçeşme Balık'a ulaşım gayet kolay. Cuma Cumartesi gibi sahil trafiğinin yoğun olduğu günlerde Ulus'tan aşağı kestirmeyle gelinebilir.
Mekan şık, balıklar taze/leziz, servis çok iyi ve fiyatlar bu kombinasyona göre gayet uygun. Müzik oldukça alçak sesli. O yüzden rahat rahat yemek yenilip sohbet edilebilir. Fiks menüdeki sınırsız içki üstüne başka mekanlarda da eğlenceye devam etmek, olası program önerisi :)
Balıkların yanında bir kalamar ızgara geldi ki... Enfes.

Bir de yeni birşey öğrendim: Limonlu soda & rakı yaptığınızda daha az çarpıyormuş (en azından siz öyle sanıyorsunuz :)
Çıkıştaki promil aletinden de araba kullanabilitenizi görebilirsiniz. Biz 400'ü gördük, "hop" dedik :)

Mekan : Kuruçeşme Balık
Tel: (0212) 263 44 72
Adres: Kuruçeşme Caddesi 9, Kuruçeşme
Semt: Kuruçeşme
Web: www.kurucesmebalik.com

TimeOut İstanbul Tanıtımı:
Kuruçeşme parkının tam karşısındaki Mustaabi’nin adı Kuruçeşme Balık olarak değişti.
Her gün 09.00-00.00 arasında açık. Kredi kartları geçerli.

Menüsünde ve dekorasyonunda köklü olmasa da yenilikler yapmışlar. Girişi tipik Bodrum mekânlarına benziyor, şık bir balık restoranı. Menüdekiler tipik balık mezeleri, taze mevsim balıkları ve içki. Levengir, kalamar ızgara, balık köftesi, balık pastırması, jumbo karides, levrek marina... Levengir nedir diyenlere hemen anlatalım. Levreğin filetosu çıkarılıyor, üstüne somon seriliyor, karides, domates, karabiber konulup rulo yapılıyor ve folyoya sarılıyor. Haşlandıktan sonra donduruluyor ve halkalar halinde servis ediliyor. Kuruçeşme Balık’ta masaya oturduktan hemen sonra daha siz siparişinizi vermeden harika mısır ekmekleri ve zeytin geliyor masaya. Sonrasında artık tercih sizin. Mekânın tek kötü özelliği yol üstünde olması, biraz park sorunu yaşanabilir.

9 Şubat 2009

Askerlik Şubesi'ndeki Nescafe Makinesi

Kardeşimi askere göndermekteyiz efendim, bu açıdan bugün bir askerlik şubesi ziyaretimiz oldu. Ziyaretimiz sırasında er ve er adaylarının odak noktasında daha önce görmediğim şahanelikte bir Nescafe makinesi durmaktaydı. Ama ne makine!

Hani sade kahve, sütlü kahve, cappuccino, sıcak çikolatadan geçtim sütlü çay, macchiato, çikolatalı cappuccino bile vardı. Fiyatlar ise 0,20 TL ile 0,50 TL arasında. Üzerinde de güzel bir ibare: "Makine para üstü vermektedir". Aslında "helal olsun, üstü kalsın" demek istedim o uzun uğraşlar sonucu, çeşitli basınçlar uygulayıp süt, kahve, çikolata oranları leziz yapılan çikolatalı cappuccino sonrası. Lakin tıkır tıkır attı bozukları dışarı. N'apalım, önce sağlık sonra afiyet olsun bana :)
Kantin fiyatları falan da malum. Ekonomik krizde hatun kişiyle burada buluşan var mıdır acaba? :) Bahçe fena değil, Halıcıoğlu deniz havası :)
Görkem Bey, "O Şimdi Asker" nidalarıyla 23 Şubat'ta, İzmir Gaziemir'de anılmaya başlayacak. Sabah uçağıyla giderken apronda deve kesip asker uğurlamak isteyenler için rezervasyonları topluyorum, beklerim :)

5 Şubat 2009

Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi (2008)

Bugün gösterime girecek, orijinal adı The Curious Case of Benjamin Button olan David Fincher filminde başrolde Brad Pitt ve Cate Blanchett'in olması zaten iyi bir film olacağının sinyalini gümbür gümbür veriyordu.


Ocak'taki öngösterime paldır küldür gitmem sayesinde film özetini okumamış olmam daha çok etkilenmem için kendimi şanslı hissetmemi sağladı. Henüz fragmanı görmediyseniz, özeti de okumadan gitmenizi öneririm. Etkileyici bir film. Zaten sonunda David Fincher 13 dalda Oscar adayı olarak daha önce "Fight Club", "Se7en" gibi harika filmlerle -her ne hikmetse- çalamadığı Akademi kapısında beklemede.


------spoiler------spoiler-----
Can Dündar'ın da bir yazısı vardı, bol bol forward'landı: Tersine Yaşam. Benim de aklıma gelen bu cici paranoyanın şahlanmış halini filmde görüyoruz ve mesajı kapıyoruz: "Önemli olan hayatı hangi yönde yaşadığınız değil, nasıl yaşadığınızdır".


Genelinde bize gittikçe yaşlanırken fikirlerinin gençleştiği pek hissettirilmiyor birkaç sahne dışında. Ama hissettirdiği sahneler epey eğlenceli olmuş (bkz genelevde yüksek performans:).