25 Ocak 2010

Ful Yaprakları

Bu sene için kaçırdınız; o yüzden ayrıntılı yazmayacağım. Gerek görselleri, gerek metinleri, gerek oyunculuklarıyla (özellikle Musa Uzunlar'ın ihtişamı herkesin hemfikir olduğu noktaydı) Devlet Tiyatroları'nın en iyi işlerinden. Daha önceki yıllarda da oynamış. Yine oynayabilir, kulakta küpe olsun.

Sevdiğim bazı replikleri:
"Ben Romeo'nun Jüliet'i tanıdığından daha fazla tanıyorum seni"
"Hoşumuza giden bedenlerin içine hayalimizdeki ruhu yerleştirip adına aşk diyoruz"
"Kadınların aşık olma nedeni: Farklısın diğerlerinden... Ayrılma nedeni: Niye herkes gibi değilsin."

Konu:
"Orada kimse yok mu?"
“Dünyada beni özleyen, sesimi duymak isteyen tek bir canlı dahi yok.” Ne yürekler yırtan bir haykırıştır bu. Yaşam hiç bir evresinde kucak açmamıştır; koca şehrin ortasında, tek kişilik hücrelerinde yaşamak zorunda bırakılanlara.
Tek yol kendilerine benzer birilerini bulmaktır. Ama 'kendilerine benzer' birileri de yoktur aslında. Çünkü o ortamda kendileri bile kendilerine benzememektedir. O halde gerçeği sanalın içinde eritmek ve de yeniden şekillendirmek gerekmektedir.
"Ful Yaprakları" sesleri çıkmadığı halde hayata haykırmaya çalışanların oyunudur.

PS: Bu hafta da, yine muhtemelen yer kalmayan ve sanırım her sene oynayan "Lüküs Hayat" var DT'de. İzlemeyen şansını deneyebilir, izleyen bir daha keyifle izleyebilir.

Hiç yorum yok: